30 Nisan 2010 Cuma

1.Anlatım Bozuklukları

İçerik:
. Giriş
. Doğru Anlatımın Önemi
. Anlatım Bozukluklarının Nedenleri
. Özet
. Değerlendirme Soruları
. Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

1. Giriş
Eğitimin her döneminde başarılı olmak, yazılı ve sözlü anlatımda duygu, düşünce ve isteklerimizi derli toplu, doğru ve düzenli anlatmaya bağlıdır. İyi ve doğru bir anlatım hepimiz için sıradan bir özellik olması gerekirken tam tersine doğru ve güzel konuşan, yazan kişilerin sayısı gittikçe azalmaktadır.


Anadilini iyi öğrenememek, anadili bilincini kazanamamış olmak anlatım bozukluklarına neden olmaktadır. Özellikle gençlerde görülen önemli bir dil sorunu da söz dağarcıklarının yetersiz olmasıdır.

Anlatım bozukluklarını iki ana başlık altında inceleyebiliriz.
. Sözcüklerle İlgili Anlatım Bozuklukları
. Cümle Kuruluşu ile İlgili Anlatım Bozuklukları

2. Doğru Anlatımın Önemi
Anlatımın yazılı ve sözlü olmak üzere iki temel yolu vardır. İki anlatım yolu arasın-da kullanılan dil açısından farklılıklar olması doğaldır. Anlatımın işlek, açık ve etkili olması için kişinin anadilini iyi bilmesi ve doğru kullanması gereklidir. İşlek, açık ve doğru anlatım eğitim yaşamının her döneminde önemlidir. Anlatım kişinin seviyesini belirler. Yazılı ve sözlü anlatımda başarı, istediklerimizi derli toplu ve düzenli anlatmaya bağlıdır.

2.1. Anadili
Prof.Dr. Doğan Aksan anadilini şöyle tanımlıyor: "Anadili başlangıçta aileden ve yakın çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir" (Aksan, 1990). Başka uluslar da kendi dillerini ifade etmek için "ana" sözcüğü ile oluşturulmuş kavramlar kullanmaktadır.

Aynı anadili içinde, özellikle konuşma dilinde yörelere özgü kimi farklılıklar oldu-ğunu görebiliriz. Bu tür söyleyiş farklılıkları yalnızca kullanıldıkları ağız içinde geçerlidir. Ortak dilin özellikleri olarak kabul edilemez.

2.2. Ortak Dil
Bütün ülkelerde değişik ağız yapıları vardır. Her ülke bunlardan birini bilim ve kültür dili olarak seçer. Seçilen bu ağıza ortak dil ya da standart dil adı verilir. Türkiye Türkçesi için kabul edilen ortak dil İstanbul ağzıdır. Ortak dil aynı ülkede yaşayan, aynı dili konuşan insanların hepsinin ortaklaşa kullanabilecekleri bir dil gereksiniminden doğar. Bir toplumda bireysel, kültürel, bilimsel ve ekonomik gelişmeler, o toplumu oluşturan bireylerin ortak bir dili doğru kullanabilmeleriyle gerçekleşir.

3. Anlatım Bozukluklarının Nedenleri
Kişi amacını söz veya yazıyla anlatmak için önce düşüncelerini belirler, düzenler; sözcükleri seçer, sıraya koyar; cümleler kurar. Bu düzen konuşurken çoğu kez kendiliğinden işler. Yazarken uzun uzun düşünme, uygun sözü ve biçimi bulma, araştırma olanağı vardır. Yine de çoğu kez duyguları, düşünceleri daha etkili anlatabilmek için gereksiz tekrarlar, yersiz sözcükler, bozuk cümleler anlatımı doldurur.

Kuşkusuz, anadilini iyi öğrenememek, anadili bilincini kazanamamış olmak anlatım bozukluklarının en önemli nedenidir.

Özellikle gençlerin dilinde, şoke olmak, gümlemek, yolunu bulmak, araklamak, kazıklamak, ineklemek... gibi argo sözcükler gereğinden fazla kullanılmakta ve gittikçe çeşitlenerek artmaktadır.

Daha çok konuşmada görülen bölge ağızlarına ait özelliklerin birçok öğrencide yazıda da görüldüğü dikkat çekmektedir: mahsustan, savul (sağol), lefha (levha), bastırma (pastırma), moderin, heşte üzülmen, arabaynan, bunnardan, dinnendim, boşanan kadroya, diyerekten, bitaki, bissürü... gibi.

Yani, şey, yahu, tabii, durum, olay, vaziyet, fayda ve yarar, çağdaş uygarlık ve medeniyet, çocukların terbiye ve eğitimi, açık ve net gibi sık sık kullanılan ve anlatımı bozan sözler, Türkçenin çok zengin olan söz dağarcığının, iyi kullanılamadığını göstermektedir.

3.1. Sözcüklerle İlgili Anlatım Bozuklukları
Anlatım bozukluklarının önemli bir bölümü sözcük düzeyindedir. Anlatımda, var-lıkların niteliklerini ve eylemlerini, durumları ve duyguları iyi anlatabilmek için bunların dildeki karşılıkları olan sözcüklerin dikkatli seçilmesi gerekir. İyi seçilememiş bir sözcük cümlenin anlamını bozar. Sözcük düzeyinde yapılan yanlışları şu başlıklar altında toplayabiliriz:

3.1.1. Yapıları Yanlış Olan Sözcükler
Sözcüklere yanlış ekler ya da sözcükler eklenerek bu tür yanlışlar yapılır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.


. Yemek yiyilip, kahveler içildikten sonra konuya geçildi. =yenilip ("yemek" eyleminin edilgeni "yenilmek"tir)
. Toplantıda Doğu'daki bazı bölgevi meseleler ele alıdı. ="bölgesel" sözcüğü kullanılmalıdır.
. "Eva Peron" belgeselinde halkın tezahüratları abartılıydı. =gösterileri ("tezahürat" zaten çoğuldur)
. Her yaz Boğaz'da bir sayfiyelik ev kiralarız. =yazlık ("sayfiye" yazlık anlamındadır. Üzerine bir de Türkçe +lık eki getirilmektedir.)
. Yeşil beldemizi güzelletelim. ="güzelleştirelim" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Bu yöntem bana gayripratik göründü. =kolay görünmedi ("gayri" Arapça, "pratik" Fransızcadır.)
. İki ülke arasındaki kardeşane ilişkiler geliştirilmelidir. =kardeşçe ("kardeş" Türkçe, "ane" eki Farsçadır.)
. Hafta içi taşıt araçları cadde üzerinde on dakikadan fazla kalamazlar. =taşıtlar, araçlar, taşıma araçları
. Kendisini yakinen tanırım. =yakından ("yakın" Türkçe, "en" eki Arapçadır.)
. Bayramınızı kutlular, ellerinizden öperim. ="kutlar" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Rahmetlik amcam bu günleri göremedi. ="rahmetli" sözcüğü kullanılmalıdır.

3.1.2. Birbiriyle Karıştırılan Sözcükler
Bu tür yanlışlar sesçe birbirine yakın sözcüklerin karıştırılmasından doğmaktadır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Bu iki sözcüğü birbirine karıştırıyoruz. Oysa aralarında küçük de olsa bir ayrıntı vardır. ayrıntı (=teferruat, detay). Bu cümlede ayrım (=fark) sözcüğü kullanılmalıdır.
. Mahalleler birbirine yaklaşık olarak kurulmuştu. ="yakın" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Almanya'dan öğretim durumumu gösteren bir belge istiyorlar. Öğretim (=öğretme) eylemidir. Bu cümlede öğrenim (=öğrenme) eylemi olmalıdır.
. Onların azımsadığı genç edebiyatçılar çok başarılı oldu. ="küçümsediği" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Başkanın konuşması bütün ülkede olumlu tepkiler yarattı. tepki (=bir olaya, bir güce karşı geri tepme). Bu cümlede "etki" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Çekimserliği yüzünden hiç hakkını arayamaz. ="çekingenliği" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Çocuğun bütün vücudunu büyük büyük yaralar kapsamıştı. kapsamak (=içine almak). Bu cümlede "kaplamıştı" sözcüğü kullanılmalıdır.

Birbiriyle karıştırılan sözcüklerin bazıları da şunlardır:
mahsur: kuşatılmış
mahzur: engel
mütehassıs: uzman
mütehassis : duygulu
mütevâzî: paralel
mütevazı: alçak gönüllü
portre: insan resmi
porte: bir işin genişlik ve önem derecesi
rekâbet: binme
rekabet: rakiplik
yönetmenlik: "yönetmen"lik mesleği
yönetmelik : tüzük
vâris: mirasçı
varis: toplardamar genişlemesi

3.1.3. Gereksiz Kullanılan Sözcükler
Eşanlamlı sözcüklerin aynı cümle içinde birarada kullanılması ya da gereksiz bir sözcüğe cümlede yer verilmesi anlatımın gücünü azaltır. Söylenilenin kolaylıkla anlaşılmasına engel olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Yer yer iki metreyi bulan kar yağışına rağmen ilçeye ulaşılmaya çalışılıyor. Ölçülebilen yağış değil kardır. Yer yer iki metreyi bulan kara rağmen...
. Zamanlama çok yanlış bir vakte denk geldi. "Zamanlama yanlış oldu" şeklinde cümle gereksiz sözcüklerden kurtarılabilir.
. Duvarlara kalemle yazı yazmayınız. "kalemle" sözcüğü gereksizdir.
. İki lider, beş saat süreyle görüştüler. "süreyle" sözü gereksizdir.
. Seçimlerin tarihi yaklaştıkça partilerin faaliyeti gittikçe artıyor. "gittikçe" sözcüğü gereksizdir.
. Bu görüş ayrılığının sebebi neden kaynaklanıyor? "Bu görüş ayrılığının sebebi nedir?"
. İlk yüzmeye başladığım zaman sudan korkardım. "İlk" sözcüğü gereksizdir.

3.1.4. Gereksiz Yinelenen Sözcükler
Bu tür yanlışlar genellikle, aynı sözcüğün Türkçesiyle, yabancı dillerden gelen şeklinin aynı cümle içinde kullanılmasıyla olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Çocuk kitapları çocuklara, merhameti ve acımayı da öğretmelidir.
. Her dersin kendine özgü ilke ve prensipleri vardır.
. Burada bana yeni olanaklar sağlayacak imkanlar bulamadım.
. Kendini düşünen, egoist insanlardan korkarım.
. İlgi ve alakanızı esirgemeyeceğinizi biliyorum.
. Hepinize sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
. Yarışma birazdan başlamak üzere.
. Eski geçmiş günleri hatırladım birden.

3.1.5. Gereksiz Kullanılan Yardımcı Eylemler
Türkçede kimi ad soylu sözcükler etmek olmak yardımcı eylemleriyle birlikte kullanılmaktadır. Günümüzde bu eylemlere yapmak, bulmak, eylemleri de katılmıştır. Oysa yardımcı eylemlerle cümleyi doldurmak yerine sözcüklerin eylem olanını kullanma yoluna giderek, Türkçenin zenginliğinden ve gücünden yararlanarak, daha duru bir anlatıma sahip olabiliriz.

umut ediyorum yerine umarım, dilerim
kuşku etmek yerine kuşkulanmak
başvuruda bulunmak, başvuru yapmak yerine, başvurmak
duyuru yapmak yerine duyurmak
etki etmek yerine etkilemek

Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
Son günlerin en çok istek alan parçası yine bir numarada
="istenen veya beğenilen" olmalıdır.

Burada bekleme yapılmaz.
="beklenmez veya durulmaz" olmalıdır.

Stüdyomuza gelme isteğinde bulunanlar.
="gelmek isteyenler" olmalıdır.

Yavrulama yapan kediler kobay olarak kullanıldı.
="yavrulayan" olmalıdır.

3.1.6. Çelişen Sözcükler
Bir yazı ya da konuşmada, birbirini tutmayan, çelişen sözler kullanılması okuyanı, dinleyeni şaşırtır. Anlatım inandırıcılığını yitirir, karışıklığa yol açar.

Türkçede karışıklığa yol açan sözlerden bazılarını cümleler üzerinde inceleyelim.
. Belki bugün çarşıya çıkacağız tabii./ belki - tabii
. Kuşkusuz duyduğum onun sesi olmalı. /kuşkusuz - olmalı
. Eminizki iradeli bir insan olan öğretmenimiz bu sorununu da herhalde çözmüştür./ eminizki - herhalde
. Üç ayrı yerde başlayan yangında mutlaka kasıt ihtimali var diyorlar. /mutlaka - ihtimali
. Aşağı yukarı tam beş yıldır görüşemiyoruz. /aşağı yukarı - tam
. Kısmen de olsa kendimi ona karşı tamamen sorumlu hissediyorum./ kısmen - tamamen

3.1.7. Yanlış Okunan, Yazılan ve Söylenen Sözcükler
Bu yanlışlar genellikle başka dillerden Türkçeye girmiş sözcüklerin okunmasında, yazılmasında ve söylenmesinde görülür. Çoğunlukla yabancı sözcüklerin anlamının tam ve doğru olarak bilinmemesinden ileri gelir. Anlamı tam ve doğru olarak bilinmeyen yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerinin seçilmesi anlatımın doğru ve açık olmasını sağlar.

Aşağıda bu tür sözcüklerin bir kısmının yanlış ve doğru şekilleri liste halinde
verilmiştir.
Yanlış / Doğru
adele/ adale
afaroz/ aforoz
arazöz/ arozöz
asvalt /asfalt
âyar/ ayar
eyitim/ eğitim
hâtırâ/ hâtıra
herkez/ herkes
hîbe/ hibe
ihtibaren/ itibaren
kavonoz/ kavanoz
klavuz/ kılavuz
lağzım/ lazım
mefta/ mevta
mahfetmek/ mahvetmek
meşgâle/ meşgale
muaffak/ muvaffak
örneyin/ örneğin
râkip/ rakip
sezeryan/ sezaryen
silüet/ siluet
şevka/t şefkat
tarikatler/ tarîkatler
tafsiye/ tasfiye
teşfik/ teşvik
Türkiya/ Türkiye
vâhim/ vahim
yalnış/ yanlış
yanlız/ yalnız

3.2. Cümle Kuruluşu ile İlgili Anlatım Bozuklukları
Dilde sesler bir araya gelerek sözcükleri, sözcükler bir araya gelerek cümleleri oluşturur. Sözcükleri doğru seçmek kadar, onları cümlede yerli yerinde kullanmak da anlatımı etkiler.

3.2.1. Cümlenin Öğeleriyle İlgili Anlatım Bozuklukları
Cümleler duygu, düşünce ve isteklerimizi en kolay ve en kısa anlatma araçlarıdır. Kurduğumuz cümleler her zaman açık ve anlaşılır olmalıdır. Cümleyi oluşturan öğeler anlatılmak istenen amaca göre belirli bir düzen içinde sıralanır. Öğelerin dizilişi amaca uygun olmazsa ya da cümle içinde bir sözcük eksik olursa cümle istediğini anlatamaz. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Burası bu tartışmanın ne yeri ne de zamanı. "Burası bu tartışmanın yeri" olmayabilir ama "burası bu tartışmanın zamanı..." biçiminde bir anlatım doğru değildir.
. Okulun onarımı üç ay içinde bitecek ve eğitime başlayacaktır. Bitecek olan "okulun onarımı"dır. Eğitime başlayacak olan ise "okul"dur. İkinci cümlenin öznesi olan "okul" sözcüğü kullanılmadığı için cümlede anlatım bozukluğu vardır.
. O seni inandırmak için yalvarıyor, biz de sizi kuşkuyla izliyorduk. İnandırmaya çalışan "o"dur. İzleyen ise "biz". İki ayrı yargı, iki ayrı özne var-dır. Birinci cümlenin yüklemi yalvarıyordu" olmalıydı.
. Senin bu işi yapacağına inanıyor ve bekliyorum. "bekliyorum" yüklemi geçişli bir eylem olduğundan bir nesne ile kullanılması gerekirdi. Bu cümlede bekliyorum yükleminden önce "bunu" sözcüğünün de bulunması gerekirdi.
. Gençlerimizi sevmeliyiz, güvenmeliyiz. "gençlerimizi" sözcüğü, "sevmeliyiz" yükleminin nesnesidir. Ancak "gençlerimiz" sözcüğü "güvenmeliyiz" sözcüğüne nesne olamaz. Çünkü "güvenmeliyiz yüklemi bir dolaylı tümleçle birlikte kullanılmalıdır. Bu cümlede "güvenmeliyiz" yükleminden önce "onlara" tümlecinin de bulunması gerekirdi.
. Dişçi çocuğun dişini çekip eve gönderdi. "Dişçi çocuğun dişini çektikten sonra onu evine gönderdi" olmalıydı.
. Evin eşyaları boşaltıldı ve yakıldı. Bu cümlede yakılan nedir? Ev mi yoksa eşyalar mı?


Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
. Buna ancak okurlar karar verir, uygular.
. Ayşe'yi çok sever, daima güvenirim.
. Bütün kitapların adı listeye yazıldı ve kütüphanedeki raflara yerleştirildi.
. Öğretmen sayısı çok olan bölgelerden alıp az olan bölgelere vereceğiz.

3.2.2. Olumlu ve Olumsuz Yargıların Birlikte Kullanımından Doğan Anlatım Bozuklukları
Olumlu ve olumsuz yargıların birlikte kullanıldığı cümlelerde yargıların birbirine karışmamasına dikkat etmek gerekir. Genellikle virgülle, noktalı virgülle, (ve, ama, fakat, ancak gibi) bağlaçlarla birbirine bağlanan, düşüncelerin art arda sıralandığı sıralı cümlelerde olumlu ve olumsuz yargıların birbirine karıştırıldığı olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Düşüncelerinde ısrarlı ama inatçı değildi. "değildi" yüklemi "inatçı" sözüyle birlikte, "ısrarlı" sözcüğünün de yüklemi durumunda. Düşüncelerinde ısrarlıydı ama inatçı değildi, olmalıdır.
. Tereyağı tam sağlıklı ve yaşlı olmayan kimselerce yenmelidir. "tam sağlıklı" ve "yaşlı olmayan" sözlerinden "sağlıksız" ve "genç" anlamları çıkıyor. Tereyağı tam sağlıklı ve genç kimselerce yenmelidir, olmalıdır.
. Herkesin temiz olmasını ve yere hiçbir şey atılmasını istemiyorum.
Herkesin temiz olmasını istiyorum ve yere hiçbir şey atılmasını istemiyorum, olmalıdır.

Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
. Çalışkan ama girişken bir öğrenci değildi.
. Peyniri az zeytini hiç yemem.

3.2.3. Yardımcı Eylem Eksikliğinden Doğan Anlatım Bozuklukları
Türkçe'de sık karşılaşılan anlatım bozukluklarından biri de yardımcı eylem eksikliğinden doğan anlatım yanlışlarıdır. Özellikle sıralı ve bağlı cümlelerde yardımcı eylemlerin unutulması cümlede anlatım bozukluğuna yol açmaktadır. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

Öğretmenlerin içinde bulunduğu koşullar tesbit ve bu koşullar eğitimi
olumlu yönde geliştirecek biçimde düzeltilmelidir.
"tesbit" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "edilmeli" biçimi
getirilmelidir.


. Öğrencilerimizi tebrik ve hepinizin adına teşekkür ederim. "tebrik" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "eder" şekli getirilmeli. Ayrıca "adına" sözcüğünden sonra "kendilerine" sözcüğü getirilerek cümledeki dolaylı tümleç eksikliği de giderilmelidir.
. Okullardaki eşyayı tahrip ve onlara zarar verenler disiplin kuruluna verilir. "tahrip" sözcüğünden sonra "etmek" yardımcı eyleminin "eden" biçimi getirilmelidir.

3.2.4. Sözcük ve Sözcük Öbeklerinin Yerinde Kullanılmamasından Doğan Anlatım Bozuklukları
Bir cümle içinde sözcükler, bulunması gereken yerde bulunmazsa anlam karışıklığı, anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Cümlenin anlamında belirsizlik olur. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Ali'nin sınıf başkanlığı otuza karşı, oniki oyla reddedildi. Bu cümleye göre Ali'nin başkanlığı oniki oyla reddedilmiş oluyor. Oysa anlatılmak istenen otuz oyla reddedildiğidir.
. Çırılçıplak gazetecilere yakalanan sanatçı ateş püskürdü. "Çırılçıplak" olan "gazeteciler" mi yoksa "sanatçı" mı?
Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını gidermeye çalışın.
. Haberlerde tekrar tekrar yıkılan köprüleri izledim.
. Bütün gün bomboş evde oturdum.
. Su gibi içkiler içiliyor, çılgınca eğleniyordu.
. ...... Dersanesi öğrencileri ücretsiz üniversite sınavına hazırlıyor.
. Henüz bu dersin sağladığı yararlar öğrencilerimize tam olarak yansımış değil.
. İzinsiz inşaata girilmez.
3.2.5. Özne-Yüklem Uyumsuzluğundan Doğan Anlatım Bozuklukları
Özne ile yüklemin uyumsuzluğu cümlenin anlatımını bozar. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.
. Ayla ile Serap'ın anlatımında hem yanlışlar var hem de kitap diline hiç uygun değil. "hiç uygun değil" yükleminin öznesi "Ayla ile Serap'ın anlatımı" olmalıdır.
. Meteor yağmurları her yıl düzenli olarak tekrarlar. "bir şey" tekrarlamaz, tekrar etmez fakat tekrarlanır, tekrar edilir.
. Bu gibi olayları saymakla bitmez. "bitmez" eyleminin öznesi "bu gibi olaylar" olmalıdır.
. O yıl eğlenceyi seven ne kadar öğrenciler varsa bu derslere ilgi gösterdi. "öğrenci" sözcüğü tekil kullanılmalıdır.
. Ellerime uğur böcekleri konuyorlar. Cümledeki özne çoğul hayvan adı veya çoğul bitki adı olursa, cümlenin yüklemi tekil olur. "konuyor" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Bacakları tutmuyor, gözleri artık görmüyorlardı. Cümledeki özne organ adlarından birini gösteren çoğul bir sözcükse yüklem tekil olur. "görmüyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.
. İşlerimiz artık çoğaldılar. Cümledeki özne eylem bildiren çoğul bir özneyse yüklem tekil olur. "çoğaldı" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Kamyonların gürültüleri bütün sokağı kaplıyorlardı. Özneleri çoğul cansız varlık olan cümlelerin yüklemi tekil olur. "kaplıyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.
. Saniyeler geçmek bilmiyorlardı. Saat, dakika, saniye, ay, yıl gibi zaman adlarından birini gösteren çoğul öznelerin yüklemi tekil olur. "bilmiyordu" sözcüğü kullanılmalıdır.

Aşağıdaki cümleyi inceleyin, anlatım bozukluğunun nedenini bulmaya çalışın. Haftanın en güzel günlerinden biridir cumartesi, pazar.

3.2.6. Düşünme Hatalarından Doğan Anlatım Bozuklukları
Türkçenin özellikle sözlü anlatımında düşünme hatalarından doğan anlatım bozuklukları da görülmektedir. Aşağıdaki cümleleri inceleyelim.

. Otomobilin bagajından bir kamyon dolusu silah çıktı. (Otomobilin bagajına bir kamyon dolusu silah sığmaz.)
. Aşağıya indiğimizde arabamızı çalınmış olarak bulduk. (Araba ya vardır ya da yoktur. Çalınmış olarak bulunamaz.)
. Bir koltukta ölü olarak uyanmak istemiyorum. (Öldükten sonra uyanmak mümkün değildir.)
. Bu yılki salgın hastalıkta hayvan ölümü sayısı 275 olarak gerçekleşti. (275 sayısı, hayvan ölümü sayısı değil, ölen hayvan sayısıdır.)
. Bütün bildiklerimi ve bilmediklerimi oğluma öğretmek istiyorum. (Bildiklerimizi öğretebiliriz ama bilmediklerimizi öğretemeyiz.)
. Bugün yapılan antrenmanda iki futbolcu arasında sözlü bir tartışma geçti. (Antrenman sırasında, futbolcular arasında elbette sözlü tartışma yapılacak-tır. O anda yazılı bir tartışma olamaz.)
. İlk kez gerçekleşen gösteriye katılım rekor düzeydeydi. (İlk kez yapılan bir gösteriye gelen izleyici sayısının, rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez.)
. Yangında ihmal var.
(İhmal, yangında değildir. Ancak yangının çıkmasına neden olan kişilerin ihmali sözkonusu olabilir.)

Özet
Okullarımızdaki anadili eğitiminin temel amacı öğrencilerin okuduklarını, dinlediklerini doğru anlayabilmelerini; duygu, düşünce ve isteklerini doğru anlatabilmelerini sağlamaktır. Ancak özellikle gençlerde görülen, Türkçenin kullanımına yönelik, önemli dil sorunları vardır. Söz dağarcıkları yetersizdir. Çoğu belli sözcüklerle okur, yazar, konuşur. Sözcük kıtlığı yüzünden yazı içinde, konuşma sırasında şaşılacak kadar çok tekrarlar yaparlar. Bilgileri aktarmakta güçlük çektikleri yazılı kağıtlarında da açıkça görülmektedir.

Öğrencilerin anlatımlarını düzeltmek ve zenginleştirmek için öncelikle onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, okumayı sevdirmek gerekir. Dinlediğini, okuduğunu anlayan, anlatmak istediğini amacına uygun bir biçimde dile getirebilen bireylerin başarısında güzel, doğru, akıcı, zengin bir anlatımın önemi tartışılamaz.

Ayrıca dilde; ihmalin, tembelliğin ve kolaya kaçmanın meydana getireceği bozulmalar, kolay kolay düzeltilemez. Bu nedenlerle anlatım bozukluklarının önlenebilmesi için:

. Her sözcüğün yazılışıyla birlikte doğru söylenişi de kavranmalıdır.
. Sözlük ve yazım kılavuzu kullanma alışkanlığı kazanılmalıdır.
. Çoğunlukla yaşayan Türkçedeki sözcükler kullanılmalı; eski, az kullanılan veya tutunamamış sözcükler üzerinde ısrar edilmemelidir.
. Türkçede tam karşılığı bulunduğu halde dilimize girmiş olan yabancı dillere ait sözcükler kullanılmamalıdır.
. Yazılı ve sözlü anlatımda duru, yalın ve açık cümleler seçilmelidir.


Değerlendirme Soruları
Aşağıdaki soruların yanıtlarını seçenekler arasından bulunuz.
"Eylem adlarının çoğulları özne olduğunda yüklem tekil olur."

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmamıştır?
A. Dışarıdan sesler duyuluyordu.
B. Yaptığımız çalışmalar boşa gittiler.
C. Bütün olumsuzluklara karşılık çalışmalarımız iyi gidiyor.
D. Öğrenciler arasında gülüşmeler başladı.
E. Kaza yapan araçtan çığlıklar yükseliyordu.

2."Her belirti hastalık demek anlamına gelmez." Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A. "demek" sözü atılarak.
B. "her belirti" sözü yerine "belirtilerin" sözü getirilerek.
C. "hastalık" sözünden sonra "başlamış" sözü getirilerek.
D. "gelmez" yerine "getirilemez" sözü getirilerek.
E. "belirti" sözünden sonra "her zaman" sözü getirilerek.

3."Korkarım, herhalde bu yasa kamuoyunun da mutlaka desteğini kazanacak." Yukarıdaki cümlede anlatım bozukluğuna neden olan aşağıdakilerden hangisidir?
A. Özne-yüklem uyumsuzluğu vardır.
B. Yazımı yanlış olan sözcük vardır.
C. Birbiriyle çelişen sözler vardır.
D. Cümlenin öğelerini dizilişi yanlıştır.
E. Cümlede anlatım bozukluğu yoktur.

4. "Gelecek hafta bir başka konuda buluşmak üzere hoşçakalın." Yukarıdaki cümlede anlatım bozukluğuna neden olan aşağıdakilerden hangisidir?

A. Yazım yanlışlığı vardır.
B. Nesne noksanlığı vardır.
C. Tümleç yanlışlığı vardır.
D. Fazla sözcük vardır.
E. Düşünce hatası vardır.

5. "Size bu güzel şiirden bir dizi okumak istiyorum" cümlesinde anlatım bozukluğuna neden olan hangi sözcüktür?
A. size B. güzel C. şiir D. dizi E. okumak

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Aksan, Doğan. Her Yönüyle Dil, Türk Dil Kurumu Yayınları: 439, Ankara, 1990. Aksoy, Ömer Asım. Dil Yanlışları, Adam Yayınları, İstanbul, 1991. Aksoy, Ömer Asım. Yine Dil Yanlışları, Öğretmen Yayınları, Ankara, 1985. Altan, Çetin. Gazete Yazıları.
Devrim, Hakkı. Gazete Yazıları.
Gözler, H. Fethi. Örnekleriyle Temel Kompozisyon Bilgileri, (5. Basım), İnkîlap Yayınevi, İstanbul, 1984.
Hatiboğlu, Necip. Üniversitede Türk Dili Dersleri, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Birlik Ofset, Eskişehir, 1998.
Hepçilingirler, Feyza. Türkçe "OFF", Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997.
Özkırımlı, Atilla. Dil ve Anlatım, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994.
Pulur, Hasan. Gazete Yazıları.
Türk Dili ve Anlatım Becerisi, A.Ü. Açıköğretim Fakültesi Yayın no: 324, Eskişehir, 1992.
Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, No: 549, Ankara, 1988.
Türk Dil Kurumu, İmla Kılavuzu, No: 525, Ankara, 1996.
Yalçın, Şiar. Gazete Yazıları.
______ . Doğru Türkçe, Metis Yayınları, İstanbul, 1988.
Zülfikar, Dr. Hamza. Yüksek Öğretimde Türkçe Yazım ve Anlatım, Ankara, 1985

2.Anlatım Bozuklukları

ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI
1)Gereksiz Sözcük Kullanma:
Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
*Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.
*Onlar da beş yıldır karşılıklı mektuplaşıyorlar.
*Geçmişteki hatıralardan bir şikayetim yok
*Ülkemizin sorunları bitmiyor ,tükenmiyor
*O günleri daha henüz dün gibi hatırlıyorum
*Bu gece ısı sıfırın altında eksi beş derece olacak.
*Gülmesinin nedeni bugün iyi bir haber almasındandır.
*Onunla ilk tanışmamızı unutamam.
*Dün gece uyurken gördüğü rüyayı anlattı.
*Sanki dalgasız bir deniz gibiydi yüzü.
*Sana söyleyeceğim bu gizli sırlarımı kimseye söyleme.
*Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
*Havada beyaz kar taneleri uçuşuyor.
*Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum.
*Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyor.
*Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.
*Sınıfın boyu en kısa öğrencisini arkaya oturtmuşsun.
*Yaşlı adam söz almak için oturduğu yerden ayağa kalktı.
*Dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılıyor ki bu iş uzun sürecek.
*Artık bundan sonra oraya gitmene gerek kalmadı.
*İki kardeşten en küçüğü okula gitmiyordu.
*Bu saatte oraya yalnız gidemem;seninle birlikte gitmek istiyorum.
*İşte seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
*Niçin böyle yüksek sesle bağırıyorsun ki?
*Biz onlara iki günde bir, gün aşırı giderdik.
*Yorulmamıza rağmen basamaklardan yukarı hızlı hızlı çıkıyorduk.
*Türkçede Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
*Böyle havalarda eve bir tane bile ekmek götürmeyi unutur.
*Kadın küçük çocuğa yaklaşarak senden büyük ağabeyin var mı diye sordu.
*Yarınki toplantıda ülkenin ekonomik ve iktisadi problemleri tartışılacak.

2)Sözcükleri birbiriyle karıştırma:
Anlamları veya yazılışları çok benzer olan sözcüklerin karıştırılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.

*Geri kalmışlık Türkiye'ye özel bir durum değil.
*Bu binalar gerçekten çok yaklaşık yapılmış.
*Size birazdan düğün resimlerini göstereceğim.
*Bir öğrenci sınıfta kalmışsa onun sınıfı geçmesini güçlendiren nedenleri araştırmak gerekir.
*Bizden son öğretim durumunu gösteren bir belge istedi.
*Vatandaşlarımız arasında din ,dil,ırk ayrıntısı yapılamaz.
*Bazı öğrenciler derste çok çekimserdir.
*Uzun saçlı bir genç geldi,kendini bize tanıştırdı.
*Vezüv etken bir yanardağdır.
*Deterjandan elleri tahrip oldu.
*Bu bölgenin kendine özgün gelenekleri vardır.
*Camdan yankılanan ışık gözlerimi kamaştırdı.
*Yazarın on dördüncü kitabı da yayınlandı.
*Belediyeler sık sık güz etkenlikleri yapıyor.
*Çocukların birbirleriyle uygunluk içinde olmaları çok güzel.
*Bu iki olay arasında hiçbir ayrıcalık yok.
*Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
*Kar yolu kapadığı için geçit servis yolundan sağlanıyordu.

3)Sözcükleri Yanlış Anlamda Kullanma:
Sözcük, anlamına uygun yerde kullanılmadığı zaman ya da yanlış anlama gelecek şekilde kullanıldığında anlatım bozukluğu doğar.

*Bu onların bolluğa düştükleri zaman bile savurganlık etmelerine yol açar.
*Şimdi size yarın yayınlanacak programlardan bazılarını hatırlatıyoruz.
*Bence sizin bu sınavı kaybetme şansınız hiç yok.
*Alınan bunca borç Türkiye'nin Avrupa'ya bağımlı olmasını sağladı.
*Bugün dünyanın yüz kırk ülkesinde cüzamlılar günü kutlanıyor.
*Bu yıl babamın yüzünden sınıfı geçtim.
*Annesi iyi çorap dokurdu.
*Ektiğin fidanlar meyveye döndü.
*Her türlü girişimden çekinmeyen biriydi.
*Aldıkları para mutluluklarına yol açtı.
*Cumhuriyet 1923 tarihinde ilan edildi.
*Ben 21 Mart 1978 yılında doğmuşum.
*Uzun bir ders yılı daha tamamlanmak üzere tatil iyice yanaştı.
*Tırnakların bir hayli büyümüş.
*Dünden itibaren yağmur yağıyor
*Adamın başına silahı dayayarak cebindeki parayı çalmışlar.
*Bize yapılacak her türlü baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
*Bu gençleri azımsamak ,onların başarılı olacaklarına inanmamak doğru değil.




4)Sözcüğün Yapısındaki Yanlışlık:
Bir sözcük dilbilgisi kurallarına aykırı türetilirse anlatım bozukluğu doğar.

*Mehmet Efendi on beş yıldır bakkalcılık yapıyor.
*Yiyecekleri kokturmuşsun.
*Bölgevi sorunlar artıyor.
*Her şeyi pahalılandırmışsınız.
*Bilinçleşmenin gerçekleşmesini eğitim sağlayacaktır.
*Dilimizi çirkinletmeyelim.
*Sizce bu kişi kaçtı mı kaçtırıldı mı?

5)Yerinde Kullanılmayan Sözcük veya Öğeler:
Bir sözcüğün cümlenin akışına veya anlamına uygun yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Hakan çok iyi futbolcu ama fazla topla oynuyor.
*Bu çocuk seneye yüksek inşaat mühendisi olacak.
*Eski Adana millet vekillerinden biri daha ölmüş.
*Günde kırk kere limonlu salatalık turşusu satan dükkana uğrardı.
*Cesetler çok denizde kaldığından çürümüş.
*Burada her Allah'ın günü kaza oluyor.
*Başbakan Çin'e bu yılın sekizinci büyük gezisini yapıyor.
*Değil bir lokma ekmek bir tabak yemek yine bulamaz.
*Bakanımız bir hafta içinde petrol üreten ülkeleri gezecek.
*Ağrısız kulak delinir.
*Atatürk'ün 119.doğum yılı törenle kutlanmıştı.
*Bu yemek fazla dışarıda kaldığı için bozulmuş.
*THY'ye ait 158 yolcunun bulunduğu uçak denize düşmüş.

6)Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması:
Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözlerin birlikte kullanılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.Genellikle kesinlik ihtimal çelişkisi görülür.

*Hiç şüphesiz bu olaya en çok üzülen başkan olsa gerek.
*Şüphesiz sanatçı bu alanda çok başarılı eserler vermiş olmalı.
*Kesinlikle söyleyebilirim ki tedavi hastayı ayağa kaldırabilir.
*Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
*Müdür Bey bu adam için:"Çok mütevazı , burnundan kıl aldırmayan biridir."diyor.
*Artık kesinlikle böyle bir hataya düşmeyebilir.
*Okulu bitireli hemen hemen tam on yıl oldu.
*Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.

7)Deyim ve Atasözü Yanlışları:
Deyimler ve atasözleri kalıplaşmış ve halk diline,kültürüne yerleşmiş kelime gruplarıdır.Bu yüzden deyimlerdeki kelimeler kesinlikle değiştirilemez.Kullanılan deyim, cümleye de uygun olmalıdır.

*Babasını görünce paçaları tutuştu.
*Çok acıktım midem zil çalıyor.
*O kadar kalabalık ki çuvaldız atsan yere düşmez.
*Ona ayak bağı oluyor , işini çabuk bitirmesini sağlıyordu.
*Ona yardım et elinden geleni ardına koyma.
*Alma garibin ahını çıkar aheste aheste.
*Ev sahibi ,Ayşe Hanıma bu ne şıklık böyle deyince Ayşe Hanım üzerine alındı.
*Konferansta konuşmacının anlattıkları herkesin dikkatini çekmişti.Tüm dinleyiciler kulak kabartmış ,konuşmacıyı dinliyordu.
*Bu görüntüler karşısında saçlarım diken diken oldu.
*Bu konuyu onunla bir görüş o yol yolak bilen biridir.

8)Gereksiz Yardımcı Eylemler Kullanma:
Türkçede doğrudan fiil olarak çekimlenebilecek bir kelimenin yardımcı eylem alarak çekimlenmesi yanlıştır.

*Boşuna umut etme oraya gelmeyeceğim.
*Benden kuşku etmemelisin.
*Senin düşüncelerin hiçbir zaman bana etki etmez.
*Bu işi onun yapabileceğinden şüphe etmiyorum.
Not:Bu konuyu bazı kaynaklar anlatım bozukluğu olarak kabul etmez.ÖSS'de de şimdiye kadar böyle bir soru çıkmamıştır.

9)Mantık Hataları:
İyi ve sağlam bir cümlenin temel mantık ilkelerine uygun olması gerekir aksi taktirde anlatım bozukluğu yapılmış olur.

*Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna bile çıkılmaz.
*Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
*Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse ölüme;hatta sara nöbetlerine dahi yol açabilir.
*Tezgahtar müşterinin aldığı oyuncağı kağıda sardı ve müşteriye verdi.
*Karar TBMM'nin 230'a karşı 190 oyla aldığı bir kararla kabul edildi.

10)Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:
Bazı cümlelerde iyelik zamiri kullanılmadığı taktirde bir anlam belirsizliği ortaya çıkar.Cümlenin başına hem senin hem de onun zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır.Bu tip cümlelerdeki anlam belirsizliğini gidermek için cümlenin uygun bir yerine iyelik zamirinin getirilmesi gerekir.Aksi taktirde anlam belirsizliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu doğar.

*Ehliyetini polis almış öyle mi?
*Bana ne söyleyeceğini biliyorum.
*Geleceğini ben biliyordum.
*Yarışmada birinci olduğuna sevindim.

Not:Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

*Hırsız, çocuğu kovaladı.

*Genç, adama seslendi.

*O, soruları yapamadı.


11)Karşılaştırma Hataları:
Bazı cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmektedir.Bu tip karşılaştırma bildiren cümlelerdeki anlatım bulanıklığı giderilmediği taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

*Adam,politikayla karısından çok ilgileniyor.
*Bu kötü insanlara sizden çok kızıyorum.
*Sen onu benden çok aradın.

DİLBİLGİSİ BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI
1)Yüklem Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:
Yüklemle ilgili yanlışlıklar, yüklemin çatı,kişi,zaman,yardımcı eylemler,ek eylemler gibi noktalarda cümleye uygunluk göstermemesi durumudur.

*Kahvaltıda peynir,ekmek ve çay içtik.
*İçkiyi az sigarayı hiç içmem.
*Kimin dürüst,kimin dürüst olmadığını biliyor.
*Suçlamaların yersiz ve doğru olmadığını söyle.
*Baloya güzel bir elbise ve pahalı mücevherler takarak gelmişti.
*Çocuklarıyla bazen çok bazen de hiç ilgilenmezdi.
*Sabahları erken kalkar ve sakin havada koşuyordu.
*Annem yemek pişiriyor biz de ona yardım ediyorduk.
*Boyu kısa , bedeni de pek biçimli değildi.
*Aldığı şeyler hem pahalı hem de kaliteli değilmiş.
*Bu geziye okulumuz öğrencilerinden ve disiplin cezası almayanlar katılabilecek.

2)Özne Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:
Cümlede öznenin bulunmamasından,öznenin gereksiz ekler almasından, ya da özne olmayacak bir sözün özne gibi kullanılmasından kaynaklanır.

*Dernek müdürünün yetkileri alındı ve kovuldu.
*O insanların sayısı azalıyor bulunmaz oluyor.
*Belediye tarafından yaptırılan dört katlı binanın inşaatı bitirildi ve hizmete girdi.
*Yaşlı adamın parası alınarak evine gönderildi.
*Viraja hızlı giren aracın lastiği patladı ve kaza yaptı.
*Herkes kazayı seyrediyor, yardım etmeyi düşünmüyordu.
*Hastanın durumu gittikçe kötüleşiyor,yerinden kalkamıyordu.
*Filmin güzelliği herkesi etkiledi;çünkü güzel çekilmişti.

3)Özne Yüklem Uyuşmazlığından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu:
Öznenin tekillik çoğulluk ve şahıs bakımından uyuşması gerekir;aksi taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

a)Topluluk isimleri özne ise yüklem tekil olur;ancak topluluk isimleri çoğul eki alıyorsa yüklem de alabilir.

*Bizim takım sahaya çıktılar.
*Takımlar nihayet sahaya çıktılar.
*Ordular uzun süredir savaşıyor.

b)Bitki,hayvan,cansız varlık ve organ isimleri çoğul durumda özne ise yüklem tekil olur.

*Nedense köpekler sabaha kadar havladılar.
*Çiçekler sıcaktan kurumuşlar.
*Bu sıralar çok sağlam yapılmışlar.
*Seni görünce gözlerim dolar.

Not:İnsan dışı varlıklar kişileştirme yolu ile çoğul özne ise yüklem de çoğul olabilir.


*Martılar denize dalıp dalıp çıkıyorlar.
*Martılar bize selam getirdiler.
*Dağlar beyaz şallarını omuzlarına attılar.

c)Eylem isimleri ,çoğul özne ise yüklem tekil olur.

*Gülüşmeler çok uzun sürdüler.
*Tartışmalar sabaha kadar devam ettiler.

d)Çoğul sayılar özne ise yüklem tekil olur.

*İki kişi bankayı soymuşlar.
*Derse on öğrenci girmediler.
*Bana beş soru bıraktılar.

e)Saygı,sitem,küçümseme gibi durumlar için özne tekil de olsa yüklem çoğul yapılabilir.

*Ahmet Bey bizi hatırlamadılar.
*Ayşe Hanım odasında yoklar.

f)Öznede belgisiz zamir ya da belgisiz sıfat varsa yüklem tekil olur.

*Hiçbiri sizi görmüyorlar.
*Herkes bu konuda aynı fikirdeydiler.
*Birçok kişi aynı sorunu tartışıyorlar.

g)Bir cümlede birden fazla özne varsa ve bu öznelerin biri 1. kişi ise yüklem 1. çoğul olur.

*Ali, Ahmet ve ben dün size uğramıştık.
*Ben ve kardeşim size inanmıyoruz.

h)Birden fazla özneden biri 2.kişi ise yüklem 2.çoğul;öznelerin biri 3.kişi ise yüklem 3. çoğul olur.

*Sen ve kardeşin derse girmemişsiniz.
*Ahmetle o bu akşam gelecekler.
*Ben,sen,o burada nöbet tutacağız.
*O ve Murat bunu hemen yapacaklar

4)Tümleç Yanlışları:
Özellikle sıralı cümlelerde tümleç (dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci) kullanılması gereken yerde kullanılmamışsa anlatım bozulur.Bir tümlecin birden çok yüklem için ortak kullanımı mümkündür.Ancak bu ortak tümleç yüklemlerden birine dahi uymazsa cümlede anlatım bozukluğu doğar.Tümleç yanlışlarını şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

a)Dolaylı Tümleç Eksikliği:

*Düşman kenti bombaladı ; ama giremedi.
*Çukurova'nın toprağı insanı diriltir, umut verir.
*Sizi önemseyen ve inanan insanlar var.
*Gençlerden çok şey bekliyoruz;fakat değer vermiyoruz.
*Kadının içeri girmesiyle çıkması bir oldu.
*Bu evden nefret ediyordu ;ancak darda kalınca geliyordu.

b)Zarf Tümleci Eksikliği:

*Yeni yetişen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi.
*Bir daha seni görmek ve karşılaşmak istemiyor.
*Arkadaşlarını aradı,sonra buluştu.
*Kötü bir beste yaptığımda beni eleştirir ve tartışırdı.
*Senin sorunlarını çözmeye çalışıyor; başa çıkmak için uğraşıyoruz.

c)Nesne Eksikliği:

*Size teşekkür etmek ve kutlamak istiyor.
*Yazıya özendiği,dikkatle yazdığı belliydi.
*Sana telefon açmış,merak ediyormuş.
*Evin onarımını haftaya bitirecek , sonra da satacak.
*Bu kuralların gerekli olduğunu biliyorum;ama uygulayamıyorum.
*Yardıma muhtaç olanlara yardım eder , doyururdu.
*Onun sıcacık sesi bize ulaşır,mutlu ederdi.
*Yazılarında, halkı soyanlara çatar,yerin dibine batırırdı.
*Suçlunun evini bastılar,yakalayıp polise teslim ettiler.

5)Tamlama Yanlışları:

a)Bir sıfatla bir adın ortak tamlanana bağlanması anlatımı bozar:

*Doğa ve toplumsal olayları inceledik.
*Dün epik ve aşk şiirleri okuduk.
*Askeri ve devlet okullarına giriş sınavı yapılacak.
*Gençlik, duygusal ve kişilik sorunları yaşıyor.
*Politik ve ahlak yozlaşması önemli bir sorundur.

b)Çoğul anlamı taşıyan bir sıfattan sonra gelen ad tekil olmalıdır:

*Birçok seneler geçti.
*Bizde iki türlü düşünürler vardır.
*Her türlü tedbirler alındı.
*Birçok festivaller düzenlendi bu yaz.
*Bin türlü çiçekleri derledim sana.

c)Tamlayan Eki Eksikliği:

*Her önüne gelen aklına esen sözcüğü dilimize mal etmesi yanlıştır.
*Bu duygular geçici ve insanı yanıltıcı olduğu bilinmelidir.
*Büyük emek harcanarak yazılan eserler bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekir.

d)Tamlayan Eksikliği:

*Öğrenciye bir şey vermeden gelişmesini umma.
*Arkadaşına yardım ederek mutlu olmasını sağladı.
*Tanıdıklarından alışveriş yaparak para kazanmalarına katkıda bulunurdu.
*Çocuklarıyla her konuyu konuşur , yanlışa düşmemelerine çalışırdı.

6)Eylem - Eylemsi Arasındaki Çatı Uyuşmazlığı:
Birleşik veya sıralı cümlelerde aynı özneyi alan yüklemlerin her ikisi de etken veya her ikisi de edilgen olmalıdır.

*Bütün sorunlar halledilip öyle gidecekti.
*Bütün sahipsiz hayvanlar toplanıp şehir dışına götürecek.
*Sorular çok dikkatli okuyarak çözülsün.
*Çok emek harcanıp az para kazanabilmiş.

3.Anlatım Bozuklukları

Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.


Bu konu ile ilgili, YGS'de veya LYS'de 5 ya da 6 soru çıkmaktadır. Sadece anlamla ilgili olmayıp dilbilgisi ile de ilgili özellikler gösterdiğinden, daha önceki konuların, özellikle cümle öğelerinin, çok iyi bilinmesi gerekir.

Bu alanda sorulan sorular değişik özellikler gösterir. Bazen bir cümle verilir ve "Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilir?" diye sorulur, bazen de "Aşağıdakilerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?" şeklinde sorulur.

Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:

1. Anlama dayalı bozukluklar:
Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.

* Gereksiz sözcük kullanılması

* Cümlede belirsizlik bulunması

* Birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması

* Sözcüğün anlamca cümleye uymaması

* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması

* Mantık hatasının olması

* Deyimin yanlış anlamda kullanılması

* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması

* Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

Örneğin;

"Yaşlı adamın yüzüne dalgın dalgın baktı."

cümlesinde "dalgın dalgın" bakanın "yaşlı" olduğunu belirtmek için, "yaşlı" dan sonra virgül gelmelidir. Aksi takdirde "yaşlı" sözü adam isminin sıfatı olacaktır.

* Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.

"Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar sağlamaz."

cümlesinde "eleştirip" sözcüğünün verdiği anlamla "tenkit etmek" sözcüğünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede "eleştirip" sözü gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.

"İki kardeşten en küçüğü arkadaşımdı."

"Bilgili insanlardan yararlanmayı, istifade etmeyi bilmeliyiz."

cümlelerinde altı çizili sözcükler gereksizdir.

* Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer.

Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.

"Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim."

cümlesinde "bağırmak" zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulunan "yüksek sesle" sözüne gerek yoktur.

* Cümlede belirsizlik varsa, o cümle iyi bir cümle değildir.

Bu belirsizlik mutlaka giderilmelidir.

Örneğin;

"Geleceğini babamdan öğrendim."

cümlesinde "geleceğini" sözü belirsizdir. Çünkü kimin geleceği belli değil. "Onun geleceği" de olabilir; "senin geleceğin" de olabilir. Bu belirsizlik giderilmeli ve sözcüğün kime ait olduğu belirginleştirilmelidir.

* Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.

Örneğin;

"Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu.."

cümlesindeki "neden olmak" eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sürede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse "neden oldu" sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle ".bitirmemi sağladı." şeklinde bitirilebilir.

* Bazı cümlelerde mantık hatasının bulunması da o cümlenin anlatımını bozar.

Örneğin;

"Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz o."

cümlesinde "bırakın" sözcüğünün cümleye kattığı anlamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yapmaktan daha önemliymiş gibi görülüyor. Bu yanlışın düzeltilmesi için cümle,

"Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o."

şeklinde söylenmelidir.

* Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anlatımda bozukluğa yol açar.

Örneğin;

"Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil."

cümlesinde "yarar" ve "zarar" sözcükleri "sağladı" eylemine bağlanmıştır. Ancak "yarar sağlamak" doğru olsa bile, "zarar sağlamak" doğru değildir. Cümle;

"Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil."

şeklinde söylenmelidir.

* Bu, bazen öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.

Örneğin;

"Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı."

cümlesinde "ayakkabı, şal ve pardesü" sözcükleri "giymek" eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır.

* Cümlede deyimin yanlış yerde kullanılması da cümlenin anlamını bozar.

"Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni dinliyordu."

cümlesinde "kulak kabartmış" yanlış kullanılmıştır. Çünkü "kulak kabartmak" fark ettirmeden dinlemek anlamındadır. Burada "kulak kesilmek" deyiminin kullanılması gerekirdi.

* Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Cümledeki sözcüklerin anlamına da dikkat edilmelidir.

Örneğin;

"Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları beni sevindirdi."

cümlesindeki "uygunluk" sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü burada "uyum" sözü kullanılmalıdır.

* Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir.

Örneğin;

"Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı."

Cümlesinde "yeni" sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbisenin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse cümle;

"Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı." şeklinde olmalıdır.

* Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Örneğin;

"Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır."

cümlesinde "nedeni" sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca "olmamdandır" sözündeki "-dan" eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması cümlenin anlatımını bozmuştur. Cümle,

"Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır."

şeklinde düzeltilebilir.

2.Yapıya dayalı anlatım bozuklukları
Bu tür bozukluklar daha çok, Türkçe'nin kurallarıyla ilgili olduğundan, soruları çözebilmek için dilbilgisi kurallarının iyi bilinmesi gerekir. Bu tür bozukluklar şu şekilde sıralanabilir:

* Öğe eksikliğinin bulunması

* Özneyle yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk uyumsuzluğunun bulunması

* Özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk açısından uyumsuzluğun bulunması

* Özneyle yüklem arasında şahıs yönünden uyumsuzluğun bulunması

* Tamlama uyumsuzluğunun bulunması

* Ek uyumsuzluğunun bulunması

* Etken-edilgen fiillerin bir arada bulunması

* İsim cümlelerinde ekfiilin ortak kullanılması

Şimdi bunları tek tek açıklayalım.


*Cümlede, kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan öğelerde görülür. Çünkü Türkçede her fiil, öğeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.

Örneğin;

"Kardeşini yanına çağırdı, bir şeyler söyledi."

cümlesindeki öğeleri inceleyelim: "Çağırdı" ve "söyledi" yüklemdir. Çağrılan ve söylenen kişi ise "kardeşi" dir. Yani "Kardeşini" öğesi her iki yüklemin ortak öğesidir. Bu ortak öğeyi yüklemlerle kullanalım. "Kardeşini çağırdı" doğrudur; ancak "kardeşini bir şeyler söyledi." denmez, "kardeşine bir şeyler söyledi." olmalı. "Kardeş" sözcüğünü iki kez kullanmamak için "ona" da diyebiliriz.

Başka bir örnek verelim:

"Arkadaşlarını pek sevmez, hatta çoğu zaman nefret ederdi."

cümlesinde, sevmediği kişiler ile nefret ettiği kişiler aynıdır, yani "arkadaşları" ortak öğedir. Ancak "arkadaşlarını sevmez" dense de "arkadaşlarını nefret ederdi." denmez; "arkadaşlarından nefret ederdi." denmeli ya da onun yerine geçen "onlardan" sözü kullanılmalıdır.

Görüldüğü gibi bu tür bozukluklar daha çok sıralı cümlelerde görülüyor, ancak bileşik cümlelerde de bu tür öğe eksiklikleri görülebilir.

*Türkçe'de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.

Örneğin;

"Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti."

cümlesinde gelmeyen ve gidenler aynı kişiler, ancak "hiç kimse" olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa "gitti" olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna "hepsi" şeklinde bir özne getirilmelidir.

Gerçi bu, sadece özneyle ilgili bir durum değildir. Bu tür sözcükler başka öğe durumunda bulunduklarında da yüklem aynı özelliği gösterir.

Örneğin;

"Öğretmenimiz hiçbirimizi azarlamaz, çok severdi."

cümlesinde, yine "hiçbirimizi" olumsuz olduğundan "hiçbirimizi severdi" şeklinde kullanılmaz; "hepimizi severdi" olmalıdır.

*Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.

Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen); birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o); birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz); birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar) şahıslardan oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.

"Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz."

"Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık."

"Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik."

"Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık."

cümleleri buna örnek gösterilebilir.

Eğer özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o); ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz); ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar); şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahısa göre çekimlenir. Ancak ikinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.

"Sen ve annen burada ne yapıyordunuz?"

"Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz."

" Sen ve buradaki konukların, bize yarın gelebilirsiniz."

"Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık."

cümleleri buna örnektir.

Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.

"Kuşlar dallara kondular." değil "Kuşlar dallara kondu."

"Sevgiler gizli kaldıkça güzelleşirler." değil "güzelleşir." olacak.

"Çocuklar geldi." şeklinde de doğrudur, "Çocuklar geldiler." de.

*Bazen özneyle yüklem arasındaki uyumsuzluk, öznenin anlamından kaynaklanır.

Örneğin;

"Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış."

cümlesinde "yapıldı" yükleminin öznesi "nüfus sayımı"dır, "artmış" yükleminin öznesi ise "nüfus" olacaktır. Ancak cümlede "nüfus" diye bir özne yoktur. Sanki nüfus sayımı, "artmış" yükleminin öznesi olmuştur. Bu ise anlamca uygun değildir.

*Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde sıfat tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan, ortak kullanılamaz.

Örneğin;

"Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi."

cümlesinde "araç" sözü hem "askeri" hem "polis" sözcüklerinin tamlananı durumundadır. Ancak "polis aracı" isim tamlamasıdır ve tamlanan iyelik eki almıştır. "Askeri" sözcüğü ise sıfat olabilecek bir sözcüktür ve "askeri araç" şeklinde sıfat tamlaması yapar; tamlanan da ek almaz. Dolayısıyla araç sözcüğü ortak tamlanan olarak kullanılamaz. Cümle;

"Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi."

şeklinde olmalıdır.

Burada ayrıca sıfat tamlamalarında görülen bir özelliği de ifade edelim. Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.

Örneğin;

"Geceye birçok davetliler katıldı."

cümlesinde "birçok" sıfatı çoğul bir anlam verdiği halde davetliler sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.

*Cümlede eklerin eksik kullanılması cümlenin anlatımını bozar.

Örneğin;

"Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir."

cümlesinde "gelişmesi" sözcüğündeki iyelik ekinin, sözcüğü nereye bağladığı belli değil; "kimin gelişmesi gerekir?" diye sorarsak "ülkenin" cevabı gelir. Öyleyse "ülke" sözcüğüne ilgi eki (-in) getirilmelidir.

Bazen de bu durumun tersi görülür.

"Sanatçının, topluma yararlı bir kişi olmak için, eserinde mutlaka toplum sorunlarına yer vermelidir."

cümlesinde "yer veren kim?" sorusuna "sanatçı" cevap verir. Oysa cümlede "sanatçının" denmiş. Ya bu sözcükteki ilgi eki kaldırılmalı ya da yüklem "vermesi gerekir" şeklinde değiştirilmelidir.

*Bazı cümlelerde ise sözcükleri birbirine bağlayan ekler yanlış kullanılmıştır.

Örneğin;

"Senin en beğendiğim yanın, derslerine düzenli çalıştığındır."

Cümlede öğeleri ortak olarak kullanan etken ve edilgen fiiller bir arada bulunmaz.

Örneğin;

"Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır."

cümlesinde "hazırlamak" etken "koyulmalıdır" edilgen fiillerdir. Bunların aynı öğelerle kullanılması bozukluğa yol açmıştır. Cümle;

"Bütün yemekler hazırlanarak, bir kenara koyulmalıdır."

şeklinde düzenlenirse bozukluk giderilir.

Sıralı isim cümlelerinde ekfiilin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar.

Örneğin;

"O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi."

cümlesinde iki yargı vardır: Şairin geleneklere bağlı olduğu, aynı zamanda yeniliklere de kapalı olmadığı, oysa cümlede "bağlı" sözü yüklem gibi kullanılmadığından "değildi" edatına bağlanıyor ve böylece şairin geleneklere bağlı olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu engellemek için "bağlı" sözü "bağlıydı" şekline getirilmelidir.

4.Anlatım Bozuklukları

Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması
Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız.
Hava sıcaklığı sıfırın altında eksi sekiz derece imiş.
Yirmi dakika geçmesine rağmen program henüz, hâlâ başlamadı.
Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir.
Ben çok varlıklı, zengin biri değilim.
Neşeli, sağlıklı, şen bir görünüşü vardı.
Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması
Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.

"Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri."
cümlesinde "burnu havada" sözünün verdiği anlamla "kendini beğenmiş" sözünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede bu iki sözden biri gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.
"Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk."
cümlesindeki "yaklaşık" sözcüğü ile "kadar" sözcüğü cümleye aynı anlamı katmıştır. Bu nedenle bu iki sözcükte biri cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.

Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.

Dışarı çıkmak istediğini kulağıma alçak sesle fısıldadı."
cümlesindeki "fısıldadı" sözcüğü zaten "alçak sesle" yapılan bir eylemdir. Bu nedenle ayrıca bir "alçak sesle" sözüne gerek yoktur. Bu nedenle bu söz cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
"Eve arkadaşı ile birlikte geldi."
cümlesindeki ile edatı cümleye birliktelik anlamı kattığı için ayrıca bir birlikte sözcüğüne gerek yoktur. Bu nedenle bu sözcük cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
Örnekler:
Şirketteki mevcut ikilik günden güne büyüyor.
Yaşanmış deneyimlerinden hareketle bu sonuca varıyor.
Millî maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, ülkedeki heyecan gittikçe artıyor.
Yanına gidiniz, konuşarak derdinizi anlatınız.
Problemi çözmek için iki arkadaş üç saat süre ile uğraştılar.
Japonya'daki arkadaşıyla on yıl boyunca karşılıklı mektuplaştılar.
Az kalsın merdivenlerden düşeyazdı.
Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görüldü.
Takımın, boyu en kısa oyuncusu bendim.
Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek şekilde başka bir kelime kullanılması.
Bazen sözcükleri yanlış şekilde başka bir anlama gelen bir sözcüğü o anlamının dışında kullanırız. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını etkiler.
"Futbolcu, attığı muhteşem golle takımının galip gelmesine neden oldu."
cümlesindeki "neden olmak" eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa maçın kazanılması olumlu bir durumdur. Öyleyse "neden oldu" sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle "...gelmesini sağladı." şeklinde bitirilebilir.
"Tanımadıkları bir ortama gelen kişiler ilk başlarda çekimser olur."
cümlesindeki "çekimser" sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu sözcük görüş bildirmekten çekinmek anlamındadır. Oysa cümlede verilmek istenen anlam "ürkek, sıkılgan"dır. Öyleyse bu cümlede "çekingen" sözcüğü kullanılmalıdır.
Bu iki sınıf arasındaki ayrıcalık tespit edilemedi.
Örnekler:
Yeni kaydolan öğrenciler bu kadar çekimser davranması normaldir.
Petrol fiyatlarının ucuzlamasına halk olumlu tepki gösterdi.
Olayların gerçek yüzü araştırmalar sonucunda ortaya çıkacak.
Küçük kızın saçları hayli büyümüş.
Ormanda yetişen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz.
Son dakika içerisinde attığı golle takımının galip gelmesine yol açtı.
Başarısızlığını düzensiz çalışmasına borçludur.
Böyle hareketler ülkede demokrasinin işlememesini sağlayacaktır.
Yarın İzmir'e gidecek; buna zorunlu.
Elindeki bıçağı vücuduna batırmış.
Bu, Türkiye'ye özel bir durumdur.
Buradan gidersek yakalanma şansımız nedir?
Birbiriyle çelişen sözlerin bir arada kullanılması
Kesinlikle yarın gelebilirler.
Şüphesiz bu sözleri bütün öğrenciler duymuş olmalı.
Aşağı yukarı bundan tam yirmi yıl önceydi.
Sözünü ettiğiniz şairin herhâlde on altıncı asırda yaşadığını zannediyorum.
Eminim bu saatlerde eve gelmiş olmalı
Mutlaka bir gün çocukluk arkadaşlarını belki yine arayacak.
Yanılmıyorsam, bu ikisinin aynı şey olduğunu tahmin ediyorum.
Eklerin yanlış kullanımı
Öğrencilerin başarısına ilgilenmek gerekir.
Bizi en çok sevindiren onun bu sınavı kazandığıdır.
Bazı yolcuların giriş işlemleri yapmaya başlandı.
Dünkü toplantıda Ali bize sınıf arkadaşlarını tanıştırdı.
Biricik arzumuz sınavı kazanmak ve iyi bir bölüme girmemizdir.
Bu çocuklar, fakir bir ülkenin, savaş nedeniyle kendileriyle ilgilenilmeyen, gerekli eğitimi alamayan çocuklardır.
Yazarlarımızın köy yaşantısına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır.
Özne-yüklem uyumu/ uyumsuzluğu
>>Türkçe'de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.
"Kimse gelmemiş, maça gitmiş."
cümlesinde "gelmemiş" olanlar ile "gitmiş" olanlar aynı ancak "kimse" olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa "gitmiş" olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna "hepsi" şeklinde bir özne getirilmelidir.

>>Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.

"Bu soruyu ancak ben ve sen çözebiliriz." (biz)
"Ödülü sadece ben ve sınıf arkadaşım kazanmıştık." (biz)
"Sen ve kardeşin hangi okulda okuyorsunuz?" (siz)
"Sen hatta hepiniz bana yardım edin." (siz)
"Sen ve arkadaşların beni iyi dinleyin." (siz)
"Kardeşim ve annem okula gitti." (onlar)
cümleleri buna örnektir.

>>Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.

"Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar."değil, "Kuşlar ağaçlarda ötüyor."olmalı.
"Korkular üzerine gidildikçe azalırlar."değil "azalır." olacak."Öğrenciler öğretmeni dinliyor."şeklinde de doğrudur, "dinliyorlar." şeklinde de.

>>Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.

"Birçok insanlar bu kitabı beğendi."
cümlesinde "birçok" sıfatı çoğul bir anlam verdiği hâlde "insanlar" sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.
Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü görmek istemiyordu.
İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.
Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinden ısrar ediyordu.
İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.
Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.

Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen)
Özne birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o);
Özne birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz);
Özne birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar)

şahıslarından oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.

"Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz."
"Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık."
"Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik."
"Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık."

Eğer ;
Özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o);
Özne ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz);
Özne ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar);

şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahsa (siz) göre çekimlenir; ancak İkinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.

"Sen va annen burada ne yapıyordunuz?"
"Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz."
"Sen ve konukların, bize yarın gelebilirsiniz."
"Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık."

Nesne-yüklem uyumsuzluğu: Nesne eksikliği
Bu konuda öğrenciler aralarında anlaşıp karar verecekler ve uygulayacaklar.
Söylenenlere hemen inanıyor ve her yerde savunuyordu.
Kendisine bütün sınıf adına teşekkür eder ve tebrik ederim.
Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve destekliyorsun?
Büyüklere gereken saygıyı göstermeli, incitmemeliyiz.
Bize yardım edeceklerine inanıyor ve bekliyoruz.
Tümleç yanlışları
Cümlede, kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan ögelerde görülür. Çünkü Türkçe'de her fiil, ögeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.
"Türkçe öğretmeninin yanına gitti, bir soru sordu."
cümlesindeki ögeleri inceleyelim: "gitti" ve "sordu" yüklemdir. Giden ve soran kişi yani "o" gizli öznedir. Yani "o" ögesi her iki yüklemin ortak ögesidir. Bu ortak ögeyi yüklemlerle kullanalım. "Türkçe öğretmeninin yanına gitti." doğrudur; ancak "Türkçe öğretmeninin yanına soru sordu." denemez, "Türkçe öğretmenine soru sordu veya ona soru sordu." olmalı. Yani ikinci cümleye bir dolaylı tümleç gerekmektedir.
"Bebeğe sevgiyle baktı, sevdi."
cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu bozukluk ikinci cümleye "onu" sözcüğü getirilerek giderilir:
"Bebeğe sevgiyle baktı, onu sevdi."
Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?
Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.
Olanları böyle değerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir.
Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.
Duvarları kirletmek,yazı yazmak kesinlikle yasaktır.
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?
Düşünme ve mantık hataları
Problemleri karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözeceğiz.
Yiyecek bir lokma ekmeğimiz hatta yemeğimiz bile yok.
Bu yazıyı değil okumak, anlamak bile imkânsız.
Bölgeyi iyi tanımasına rağmen her yeri gezdi.
Yarın mutlaka bir gazete almayı unutmayın.
Yarının mutlu günlerine özlem duyuyorum.
Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması
--Ben ona ağabey, o da bana kardeşim derdi.
(Ben ona ağabey derdim, o da bana kardeşim derdi.)
--Bazı yiyecekler sağlığı yerinde ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.
(Bazı yiyecekler sağlığı yerinde olan ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.)
--Kitap için kendisine verilen paranın eksik ve yeterli olmadığını söyledi.
(Kitap için kendisine verilen paranın eksik olduğunu ve yeterli olmadığını söyledi.)
Ekşiyi az, acıyı ise hiç sevmezdi.
Gerekli yerlere başvuruda bulunmuş, ama bir sonuç almış değiliz.
Çorbaya biraz acı, biraz da tuz ve limon sıkılabilirdi.
Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi.
Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.
Çok az veya hiç çalışmadan çok para kazananlar var.
Tamlama yanlışları
Verilen cümledeki özne ve zarf tümlecini bulun.
Bu ülkeye teknik ve bilgi yardımında bulunulacak.
Pasta ve meyve suyu ikram edilecek.
Son derste belgisiz ve sayı sıfatlarını öğrendik.
Siyasî ve ekonomi ilişkileri çıkmaza girdi.
Bu bölge coğrafî ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir.
Kar yüzünden tüm özel ve devlet okulları tatil edildi.
Ülkemiz Bosna'ya askerî ve gıda yardımı yaptı.
Şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.
Kelimelerin yanlış yerde kullanılması
Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir. Bu durum cümlenin anlamını bozar.
"Yeni durağa varmıştım ki otobüs geldi."
cümlesinde "yeni" sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, durağın yeniliği değil, durağa varmanın yeni, henüz yapıldığıdır. Cümlenin doğrusu:
"Durağa yeni varmıştım ki otobüs geldi." şeklinde olmalıdır.
Yeni durağa gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (değil)
Durağa yeni gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (olmalıdır.)
Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli. (değil)
Bu toplantıda düşünceler çekinmeden dile getirilmeli. (olmalıdır.)
Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz.(değil)
Yolda kalan her insana yardım etmeliyiz.(olmalıdır.)
İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi.(değil)
İdare, yarın ders yapılıp yapılmayacağını henüz bildirmedi.

İzinsiz inşaata girilmez.(değil)
İnşaata izinsiz girilmez.(olmalıdır.)

Birleşik cümlelerde yüklemler arasındaki uyumsuzluk
Her ne kadar iyi hazırlanılmışsa da istenilen sonucu alamadı.
Bir yıl boyunca devamlı çalışarak kazanıldı.
Her ne kadar şehir dışına taşınmışsa da beklenen huzur bulunamamıştı.

CÜMLE BİLGİSİ

Cümle bir duyguyu, bir düşünceyi, bir dileği, bir yargıyı tam olarak anlatan sözcük ya da sözcük öbeğidir.


Bir cümlenin her okuyan ya da dinleyen tarafından farklı anlaşılması cümle yorumu demek değildir. Tam tersine bir cümlenin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması gerekir.

Cümleyi okuyanın veya dinleyenin kültür düzeyi, düşünce yapısı nedeniyle bir cümleden farklı anlamlar çıkaracağını söylemek anlam bilgisiyle bağdaşmaz.

Bir cümlede göreceli kavramların egemen olduğu bir anlatım varsa bu anlatıma "öznel anlatım" denir. Buna karşılık cümledeki anlatım herkes için geçerli olan değer yargılarını içeriyorsa bu cümlede "nesnel anlatım" vardır.

* Sonbahar insanları olumsuz etkiler(Öznel)
* Sonbaharda yapraklar sararır (nesnel)

*************************************************************************************

1.Cümle Vurgusu
2.Cümlede Anlam Farklılıkları

1.Cümle Vurgusu

Bir cümlede asıl verilmek istenen, yükleme en yakın sözcük veya sözcük öbeği ile verilir. Eylem cümlelerinde vurgu yükleme en yakın ögedir.

* Bu yıl sizi sınava biz hazırlayacağız.
* Bu yıl biz sizi sınava hazırlayacağız.
* Bu yıl biz sınava sizi hazırlayacağız.
* Biz sizi sınava bu yıl hazırlayacağız.

İsim cümlelerinde ise vurgu yüklemdedir.

* Komşumuz terbiyelidir.
* Bugün hava çok güzeldir.

UYARI: Devrik cümlelerde vurguyu bulmak için kurallı duruma getirmek doğru olur. Cümle vurgusunun temeli "sözcük vurgusu" na dayanır. Çok heceli sözcüklerde genellikle son hece vurgulu söylenir, buna sözcük vurgusu denir

2.Cümlede anlam farklılıkları

1- Kınama anlamı: Kınama, yapılan işi değer yargıları açısından değerlendirip doğru bulmayarak ayıplamaktır.

* Nasıl olur da küçücük bir çocuğun parasını alırsın.
* Böyle nur yüzlü bir ihtiyara bakılmaz mı hiç.

2- Alay anlamı: Bir kişinin veya bir durumun yetersiz, kusurlu, gülünç yönlerini küçümseyerek eleştirmek, alay etmek demektir.

* O kadar zeki ki liseyi altı yılda bitirdi.
* Dili çok iyi kullanır, ne de olsa sakatatçı çocuğu!
* Ne anlarsın ya resimden!

3- Yergi anlamı: Eksiklerin,sakıncalı durumların küçümsenmesi, eleştirilmesi yergidir.

* Böyle ders çalışırsanız tabii başaramazsınız.
* Baba kendi yapmadığını çocuğundan nasıl ister ki!
* Borcunu ödemez, sözünü tutmaz, nasıl biri bu!

4- Küçümseme anlamı: Değer vermemek, önemsememek, küçük görmektir.

* Bu soruyu ilkokul öğrencileri bile çözer.
* Üç yıl bekledin de bu arabayı mı aldın!
* Adam olacak da ailesine bakacak!...

5- Beğenme anlamı: Yapılan bir işin, oluşan bir durumun veya kişinin değerli bulunması, değerlere uygun bulunması beğenmedir.

* Yediğim yemek nefisti.
* Verilen işi mükemmel yapardı.
* Ne giydiyse kendine yakıştırır.

6- Azımsama anlamı: Bir şeyin umulandan az bulunması, yetersiz görülmesi, azımsamadır.

* Üç kez koşmakla koşucu olunmaz.
* Haftada bir saat sporla zayıflayamazsınız.
* Bu paraya asla çalışmam.

7- Yetersizlik, gücü yetmeme, başarısızlık anlamı:
* Birkaç soru daha çözebilseydi, sınavı kazanırdı.
* Yağmur yağınca sel baskınlarını önleyemiyor belediye.
* Konu oldukça iyi ama anlatım hiç de başarılı değil.

8- Övgü, övünme anlamı: Kişinin, durumun, nesnenin, kavramın, üstün yönlerini de alıp değerlerini arttırmak, övmektir. Bunu kişi kendisi veya topluluğu için yaparsa övünme olur.

Övme: * Onu bir de bilgisayarın başında gör!
* O boy, o gözler, o burun... sanki taşbebek.
* Böyle uyumlu bir aile görmemişsinizdir.

Övünme: * Biz adamı böyle mat ederiz.
* Ben olmasaydım siz zor çıkardınız buradan.
* Ben sizin yaşınızdayken...

9- Yakınma anlamı: Bir kişinin sözündeki, davranışındaki veya çevresindeki yanlışlıklardan, eksiklerden duyulan rahatsızlığı, kırgınlığı üçüncü bir kişiye yakınarak anlatmak, şikayette bulunmak bir yakınmadır.

* Bir de aldığı borçlarını ödeyebilse.
* Yememiş, içmemiş, söylediklerimi öğretmene yetiştirmiş.
* Benden habersiz akşam yemeğine konuk çağırmış.

10- Sitem anlamı: Bir kişiyle ilgili alınganlık, üzüntü, kızgınlık gibi duyguların biraz da iğneleyici bir dille ortaya konulması sitemdir.

* Parti vermişsiniz de en yakın komşunuzu, bizi, çağırmamışsınız.
* Senin bu sözleri söyleyeceğini hiç sanmazdım.
* Aşkolsun bana da mı böyle davranıyorsun!


11- Uyarma: Bir kişiye yanlış bir iş yapmamasını, yanlış bir davranışta bulunmamasını söylemek, uyarmaktır.

* Biraz daha sessiz olabilir misiniz?
* Derslerinizi günü gününe yapmalısınız.
* Bütün seçenekleri okumadan yanıtınızı işaretlemeyin.

12- Şaşma anlamı: Beklenmedik bir durumla karşılaşıldığında duygu ve düşüncelerin ortaya konması şaşırmadır.

* Nasıl kesebildin bunca odunu!
* Aa! Siz de mi bu sitede oturuyorsunuz!
* Köşeyi dönünce köpekle karşılaşmayayım mı!


13- Tehdit, korkutma anlamı: Birini kaygılandırmak, korkutmak, göz dağı vermek, tehdit etmektir.

* Bir daha seni bu evde görmeyeceğim!
* Hele bir geç kal da!...
* Bunu ne duymuş olayım ne de görmüş!


14- İkilem (tereddüt) anlamı: Kararsızlığın ortaya konulması ikilemdir.

* Biz de sizinle gelsek mi ki!...
* Acaba biz de alsak mı ki bu arabalardan?
* Yarın sinemaya gideyim mi, gitmeyeyim mi!


15- Varsayım anlamı: Bir şeyin kanıtlanmadan geçici olarak benimsenmesi önerisi, tahminde bulunma, öyle kabul etme varsayımdır.

* Diyelim ki enflasyon % 10'a düştü.
* Tut ki ülkedeki işsizlik sona erdi.
* Bizim görmediğimizi say.


16- Yanılgı anlamı: Düşünülen, varsayılan bir durumun gerçekleşmemesi, yanılmayı ortaya çıkarır.

* Seni çok çalışkan biri sanırdım.
* Körfez savaşında kazançlı çıkacağımızı sanmıştık.
* Avrupa her şeyi kolaylıkla kabul edeceğimizi düşünmüş.


17- Aşamalı gelişme: Zaman içinde durumun değişip azalması veya artması aşamalı bir gelişmeyi anlatır.

* Son yıllarda çok daha güzel yaşıyordu.
* Her yıl biraz daha güzelleşiyorsunuz.
* Damlaya damlaya göl olur.

18- Acıma anlamı: Bir kişinin ya da canlının içine düştüğü olumsuz durumdan üzüntü duymak, acımaktır.

* Depremden kurtulanların hali yürekler acısıydı.
* Tanrı kimseyi bu durumlara düşürmesin.
* Zavallı her gün eriyip gidiyordu.


19- Koşul (şart) anlamı: Bir olgunun gerçekleşmesi için bir başka etmenin gerekmesi, koşuldur.

* Derslerinize çalışırsanız kazanırsınız.
* Ekonomik sorunlarımızı çözelim de kalkınmış olalım.
* Düşünen kişiler çoğalırsa demokrasi gelişir.


20- Sebep (neden) anlamı: Bir durum diğer bir durumun oluşmasına yol açıyorsa buna yeni durumun sebebi denir.

* Parası yetmediği için uçakla gelememiş.
* Sözlerinizi dinlemediğinden hata yapıyor.
* Mutluluktan uçacaktı.


21- Amaç anlamı: Bir eylemi hedeflenen bir başka eylem için yapmak amaç gütmektir.

* Yeni bir elbise almak için çok çalışıyor.
* Gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmak için çalışalım.
* Sınavı kazanayım diye gece gündüz çalışıyor.

29 Nisan 2010 Perşembe

CÜMLEDE ANLAM

1. Öznel Anlam
2.Nesnel Anlam
3. Koşula(şarta)Bağlılık
4. Sebep-Sonuç İlişkisi
5. Amaç-Sonuç İlişkisi
6. DOĞRUDAN ANLATIMLI CÜMLELER
7. DOLAYLI ANLATIMLI CÜMLELER
8. ÜSLUP VE İÇERİK(KONU)CÜMLESİ
9. AŞAMALI DURUM BİLDİREN CÜMLELER
10.KİNAYELİ ANLATIMLI CÜMLE
11.ATASÖZÜ
12.ÖZDEYİŞ(VECİZE)
13.DEYİM
14.Diğer anlatım yargıları
15.Aynı ya da yakın anlamlı cümleler
16.Cümle Oluşturma

Cümle

Cümle: Sözcüklerin yan yana gelerek bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir işi, kısacası bir yargıyı tam olarak anlatabilir duruma gelmiş biçimine cümle denir.
Burada, cümlenin anlam yönü ele alınıp öznellik, nesnellik, karşılaştırma... gibi anlamlar ifade eden cümleler üzerinde durulacaktır

1.Öznel Anlatım

Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişen, doğruluğu tartışılan düşüncelerin anlatıldığı yargılara öznel yargı denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da öznel anlatım denir. Bu cümlelerde (yargılarda) bence ifadesi vardır.
*İzmir,tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.
*Şair söyleyiş güzelliğiyle türkü tadında bir şiir sunuyor bize.
*Konferansa katılanların saçma sapan fikirleri beni iyice sıkmıştı.
*Yazar,sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
*Çatık kaşları,yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı

2.Nesnel Anlatım

Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen, deney ve gözleme dayanan tarafsız yargılara nesnel yargı denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da nesnel anlatım denir. Nesnel yargılarda duygu ve izlenimlere yer verilmez.
*Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.
*Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
*Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5'lik bir artış göstermiştir.
*Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür.
*Dört perdede oluşan bu oyunda yazar,aile bireyleri arasındaki sorunları anlatır.

3.Koşula(şarta) Bağlılık

Bir olayın, durumun gerçekleşmesi için daha önceden olması gereken başka bir durumun varlığına "koşulluk" denir. Bu tip cümle anlamlarında "hangi şartla?" sorusunu temel cümleye sorduğumuzda gerçekleşmesi gereken koşulu bulabiliriz.
*Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir
*Akşam baban gelsin , alışverişe çıkarız.
*Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
*Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
*Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
*Her güneş doğduğunda beni hatırla.

4.Sebep-Sonuç İlişkisi

Bu tür cümlelerde, yargılardan biri, diğerinin gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bir de eylemin hangi gerekçeyle yapıldığını bildiren cümleler de neden sonuç ilişkisi vardır. Bu tip yargıları bulmak için yükleme "niçin" sorusu sorulabilir.
"Salıncağın ipi kopunca çocuk yere düştü." Cümlesinde "Çocuğun yere düşmesini"nin nedeni "Salıncağın ipinin kopması"na bağlanmıştır.
*Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
*Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.
*Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
*Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
*Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
*Hediye almadım diye bana darılmış.

5.Amaç-Sonuç İlişkisi

Öznenin işi, hareketi gerçekleştirme amacı ve sonucu cümle içinde verilir. Bu tür cümlelerde "için,diye,üzere,dolayı,ötürü.maksadıyla..."ifadeleri sıkça geçer.Bu ifadelerden bazıları "sebep-sonuç" bildiren cümlelerde de geçebilir. Amaç-sonuç cümlelerinde "hangi amaçla,hangi maksatla


*Borçlarından kurtulmak için evini satmış.
*Ailesini görmeye Almanya' ya gitmiş.
*Başbakan, ticari anlaşmalar yapmak üzere yurtdışına çıkıyor.
*Bu ,bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir sözdür.
*Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.
*Yazar,eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor

6.Doğrudan Anlatımlı Cümleler

Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri hiçbir değişikliğe uğratılmadan verilir.Bu cümle genellikle tırnak içinde gösterilir.
*Çiçero'nun "Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır."sözü çok hoşuma gider.
*Kadın,arkadaşının kulağına eğilerek: "Birazdan kalkalım mı?"diye fısıldadı.
*Bu konuda atalarımız: "Cesurun bakışı,korkağın kılıcından keskindir."der.
*Deskartes'in: "Düşünüyorum öyleyse varım."sözü çok ünlüdür

7.Dolaylı Anlatımlı Cümleler

Bir kişinin sözünün söylendiği biçimde değil de,bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.
*Onunla bir daha konuşmayacağını söyledi.
*Bernard Shaw,düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması olduğunu söylerdi.
*Doktor,babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
*Yazar,sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini vurguladı

8.Üslüp ve içerik cümlesi

Yazarın yapıtında neyi anlattığı konuya (içerik)girer.Bu konuyu işlerken kullandığı sözcükler ve cümleler de usluba girer.
*Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu)
*Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.(Uslup)
*Romanda,Batı'nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş yavaş çöküşü anlatılır.(Konu)
*Şairin,şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi dikkati çeker.(Uslup)

9.Aşamalı Durum Bildiren Cümleler

Bir olayın,durumun olumlu ya da olumsuz yönde giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir.
*Kadın,her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.
*Havalar gittikçe soğuyor.
*Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.
*Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır.

10.Kinayeli Cümle

Bir gerçeği ortaya koymak amacıyla sözü imalı olarak tam karşıtı gelecek biçimde kullanmaktır.
*Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.
*Eşinin gözündeki morluktan onu ne kadar çok sevdiğin anlaşılıyor

11.Atasözü

Çok önceleri söylenmiş olup dilden dile, nesilden nesile geçerek günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, atalarımızın hayat tecrübelerini yansıtan ve milletin ortak malı haline gelmiş olan sözlerdir.
Atasözlerin Özelliklerini Şöylece Özetleyebiliriz:
*Atasözleri halkın ortak malıdır. Söyleyeni belli değildir.
*Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin sırası değiştirilemez. Bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konulamaz.
*Kısa ve özlü sözlerdir. Hep insanları ilgilendiren sözlerdir.
*Atasözlerinde geçen sözcükler genellikle gerçek anlamları dışında kullanılmıştır. (Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.) Kimi atasözlerinde geçen sözcükler ise gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. (Son pişmanlık fayda vermez)
Sorularda çoğunlukla atasözlerinin anlamları üzerinde durulur.

12.Öz Deyiş(Vecize)

Özdeyişler, ünlü kişilerin , devlet adamlarının, sanatçıların söylemiş oldukları kısa fakat anlamca zengin olan sözlerdir.
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." (Atatürk)
"Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar." (Hz.Mevlana)

13.Deyim

Bazen bir olay veya durumu ifade etmek için, o olay veya durumu birebir karşılayacak kelimeler kullanmayız da; çağrışım yaptıracak söz grupları kullanırız. Bunu da ifademize sanat ve akıcılık kazandırmak için yaparız. Örneğin: Bir insanın telaşlı olduğunu anlatmak için "telaşlıdır" demeyiz de "Etekleri tutuşmuş" ifadesini kullanırız , ama herkes bu kişinin telaşlı olduğunu anlar.


Deyimlerin Özellikleri:
*Deyimler en az iki kelimeden oluşur. (Kalp kırmak)
*Birden fazla kelimeden oluşan, hatta cümle halinde olan deyimler de vardır. (Taşı gediğine koymak) (Atı alan Üsküdar'ı geçti.)
*Deyimleri oluşturan sözcükleri çoğu zaman gerçek (sözlük) anlamlarından uzaklaşarak mecazlı bir anlatım kazanırlar. (İşler böyle giderse hapı yutarız.) Ama şunu da unutmamalıyız; bazı deyimler sözlük anlamlarıyla da uzak yakın bir ilişki taşırlar. (Etekleri zil çalmak.) Etekleri tutuşmuş birinin halini göz önünde canlandıralım. Telaş içindedir değil mi?
*Deyimler genellikle iş, oluş, hareket yani bir fiili bildirirler ve fiil gibi çekimlenebilirler. (Kalbimi kırıyorsun ama) (Çocuğun kalbini kırdık anlaşılan) (Kimsenin kalbini kırmamalısın oğul.)
DİKKAT: Deyimlerle ilgili soruları çözebilmek için deyimlerin ifade ettikleri anlamları bilmemiz gerekir. Bu nedenle bazı atasözü ve deyimleri gözden geçirmek gerekir.

14.Diğer anlam içeren yargılar

*Onunla iki yıldır haberleşemiyorum. (Karşılıklı yapma)
*Akşam gelin de çay içelim. (İstek)
*Elmaları kardeş payı yaptık. (Eşitlik)
*Bak şimdi resimlerin daha güzel olmuş. (Beğenme)
*Düğün yapmışsın da bana haber vermemişsin. (Sitem)
*Hava bulutlu yağmur yağabilir. (İhtimal)
*Biz öylelerini çok gördük. (Küçümseme)
*Dünyalar kadar işim var. (Abartma)
*Tam içeri girerken güleceği tuttu. (Beklenmezlik)
*Bu ilgi, çeşitli edat ve bağlaçlarla (ile, ve...) sağlanır. "Tatile ailemle gittik." (Birliktelik)


Karşılaştırma : Aralarında anlamca ilgi (ilişki) olan iki kavramı benzerlik ya da zıtlık yönünden kıyaslamadır. "Sütten beyaz dişleri var." Cümledeki dişlerin beyazlığı, sütün beyazlığıyla karşılaştırılmıştır.
*Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
*Doğu Anadolu'nun kışı Akdeniz Bölgesi'ne göre daha çetin geçer.
*Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.
*Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
*Sanatçı,diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.
*Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı renkleri kullanmıştır


Varsayım : Bir durumun sonucunun ne olduğunu bilmeden onu kendimize göre bir sonuca bağlamaya "varsayım" diyoruz. "Diyelim ki bu yıl sınavı kazandın.", "Varsayalım ki aniden çıkageldi." Cümleleri varsayım cümleleridir.


Öneri : Bir konudaki eksikliğin giderilmesi için teklif getirmeye "öneri" adı veriyoruz. "Hikayede olayların yeri ve zamanı iyi tahlil edilip, yazıya aktarılmalıdır. " cümlesi bir öneri cümlesidir.


Ön Yargı(Peşin Hüküm) : Bir olay veya kişiyle ilgili değişik sebeplerden dolayı önceden edindiğimiz olumlu veya olumsuz yargılardır. Kısaca özetlersek ön yargı, sonuçla ilgili önceden karar vermektir. (Bu takım bu sene kesin şampiyon olacak)


Tanımlama : Herhangi bir şeyin ne olduğunu anlatan "Bu nedir?" sorusuna cevap verebilen cümlelere "tanım cümlesi" diyoruz. "Kitap, size istediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir." Cümlesinde "kitap nedir?" dediğimizde "İstediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir." cevabını alabiliriz.

15.Değerlendirme,üslup,yorum

Değerlendirme :Herhangi bir durumun iyi ya da kötü yönlerini ortaya koymadır. Nesnel bir yargı söz konusudur. "Sanatçı, şiirlerinde yabancı sözcüklere bolca yer vermiştir." Cümlesinde nesnel bir yargı söz konusudur.



Üslup :Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şeklidir. Her sanatçının kendine göre bir üslûbu vardır. "Sanatçı, eserinde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiştir." Cümlesinde "dili kullanma biçimine" değinilmiştir



Yorum : Özneldir. Olay veya durumu bir görüşe göre değerlendirmedir. "Şairin çok severek okunulan kitap türü hikayedir" cümlesinde "bence" ifadesi vardır. Bun için öznel bir yargı yapılmıştır. Kısaca olay veya durum kişiye göre değerlendirilmiştir.

16.Aynı ya da yakın anlamlı cümleler

Bu konu başlığımızla ilgili olarak, bize sorulan sorularda farklı sayıdaki cümlelerin ifade ettiği, içerdiği anlamın benzeri veya hemen hemen aynısı istenir. "Yüreğim ağzıma geldi." Cümlesiyle "Çok korktum" cümlesi aynı anlama gelir.
Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın çöllerdeki bir damla yaş kadardır.
Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.
Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez.(Andre Gide)
ayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.
Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.
Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.
Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir.(Anonim)
En zor anlarda bile umudunu kaybetmeyen insan gerçekten yaşıyor demektir.
Yaşam içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
Yaşam tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.

Cümle Oluşturma

A)Karışık Olarak Verilen Sözcüklerle Cümle Kurma
Bu tür sorularda bir cümleyi oluşturan sözcükler karışık olarak verilir. Daha sonra bu sözcüklerle anlamlı veya kurallı bir cümle oluşturulması istenir, veya sözcüğün sırası sorulur.
DİKKAT: Bu tip sorularda ilk işimiz; önce yüklemi bularak cümlenin sonuna getirmek sonra da sırasıyla öznenin bulunması ve tümleçlerin önem ve görevlerine göre cümlede uygun yerlere konmasıdır.
B) Karışık Olarak Verilen Cümle Parçacıklarının Sıraya Konması
Bu tür sorularda cümleyi oluşturan tamlamalar ya da cümlecikler karışık halde verilir. Bizden istenen bu parçacıkları anlamlı ve kurallı bir cümle durumuna getirmektir. Şıklardan hareket ederek, yargı bildiren kelime grubunu sona yerleştirip sıralama yapabiliriz.
C) Eksik Cümlenin Tamamlanması
Bu konuyla ilgili sorularda, boş bırakılan yerlerin cümlenin anlamı ve yapısına göre uygun kelimelerle tamamlanması istenmektedir. Böyle sorularda yapacağımız ilk iş, seçeneklerdeki sözcüklerin, cümledeki boşlukları en anlamlı ve kurallı şekilde tamamlanmasına dikkat etmektir. Bunun için de cümlede boş bırakılan yerlere söz dizimi kuralına uygunluk gösteren sözcükler konulmalıdır. Kelimelerin çekim durumlarına, tamlamaları parçalamamaya, kelimenin anlam özelliğine dikkat edilmelidir ki cümle en anlamlı ve kurallı bir yapı kazansın.

CÜMLE ÇEŞİTLERİ

YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
1. Fiil Cümlesi
2. İsim Cümlesi

ÖĞELERİN DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER
1. Kurallı (Düz) Cümle
2. Devrik Cümle

ANLAM YÖNÜNDEN CÜMLELER
1. Olumlu Cümle
2. Olumsuz Cümle
3. Soru Cümlesi
4. Emir Cümlesi
5. Ünlem Cümlesi
6. Şart Cümlesi
7. İstek Cümlesi


YAPI BAKIMINDAN CÜMLELER
1. Basit Cümle
2. Birleşik Cümle
a. Girişik Birleşik Cümle
b. İç İçe Birleşik Cümle
c. İlgi Cümlesi
d. Şartlı Birleşik Cümle

3. Sıralı Cümleler

4. Bağlı Cümle
1. "ki"li Bağlı Cümleler
2. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar

YÜKLEMİNE GÖRE CÜMLELER

Bir cümlenin yüklemi ya çekimli bir fiil ya da ek-fiille çekimlenmiş bir isi olabilir.
Buna göre yüklemin türü bakımından cümleler ikiye ayrılır:


1.Fiil Cümlesi
2.İsim Cümlesi

1.Fiil Cümlesi

Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Bu fiil şahıs ve kip eki alarak çekimlenir.
Türkçede (başka dillerde de) fiil cümlesi isim cümlesinden daha çok kullanılır.


Annem dün sessizce odama girdi. Beni yine, yorgun gözlerimin önünden hiç ayrılmayan, bir gün bile elimden düşmeyen, parmaklarımın arasında ezilip büzülen kitabımın karşısında okumaktan gözlerimin feri kaçmış, düşünmekten alnımı kırışmış gördü. En ziyade düşman olduğu bu cansız arkadaşıma kinli bir nazar attıktan sonra bir iskemle çekti, karşıma oturdu, bol bir nefes aldı. Belli ki mühim bir şey, çok düşünülen ve az söylenen endişelerden, aile üzüntülerinden birini bana açmak istiyordu. Bunu ben onun bir iğne izi kadar ince iki gölge ile, belirsizce çatılan kaşlarından anlamıştım, hatta bu keşfimde o kadar ileri gittim ki, bana, artık bu sefer katî bir tarzda, izdivaç meselesini açacağına bile hükmettim. İzdivaç meselesi... Hakikaten de hiç yanılmamıştım. "Kızım!" diye resmî, ciddî, yüksekten, kalın bir ses perdesiyle başladı, bir çok defalar dinlediğim fikirleri, sebepleri, delilleri, mukayeseleri kendine mahsus muntazam bir mantık zincirine bağlayarak, sakin, heyecansız ve soğukkanlı, söyledi, söyledi, son hükmünü de verdi:
-Sen ilkbahara kadar, mutlaka evleneceksin! (P. Safa, Gençliğimiz)

2.İsim Cümlesi

Yüklemi isim soylu bir kelime olup, ek-fiilin zamanlarından biri ile çekimlenmiş olan cümlelerdir.

Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık.
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
İçinde kaybolup gittiğini sandığı bu kalabalık şehirde bir tek tanıdığı bile yoktu. Ama şimdi sevgili öğrencileri, vefalı arkadaşları, dostları var.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
İsim cümleleri genellikle iki unsurdan, özne ve yüklemden meydana gelir.
İnsan, üç beş damla kan, ırmak, üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
Mehmet Emin Yurdakul, Cenge Giderken
Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlât bozmaz, giderim.
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.


İsim cümlelerinde zarf ve bulunma ekli yer tamlayıcıları da kullanılır.
Anadolu'da dağların ve köylerin sonsuz bir biteviyeliği var.
Geyik, dağdan dağa atlarken güzel.
Bu sabah hava berrak.
Bahar geleli kargalar sınırsız bir neşe içinde.


İsim cümlelerinde nesneyle yaklaşma ve uzaklaşma ekli yer tamlayıcıcı az kullanılır.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder'e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek hâlindeki fiildir. "imek" fiilinin ek olarak kullanımıdır. Genellikle bitişik yazılır.


Ek-Fiil, üç kipe göre çekimlendiğinde yüklem olur:
1. Geniş zaman
İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere "-dİr" eki getirilir.

"insanım, insansın, insan(dır), insanız, insansınız, insan(dır)lar"


"yorgun değilim, yorgun değilsin, yorgun değil, yorgun değiliz, yorgun değilsiniz, yorgun değiller"

Ben bir küçük kelebeğim.
Üstümüze doğan bir güneşsin sen.
Her taraf bugün bir başka güzel(dir).

2. -di'li (bilinen,görülen) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinen geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmişteki durumuna şahit olunduğunu gösterir.

"sevinçli idim, sevinçli idin, sevinçli idi, sevinçli idik, sevinçli idiniz, sevinçli idiler"

"sevinçli değildim, sevinçli değildin, sevinçli değildi, sevinçli değildik, sevinçli değildiniz, sevinçli değildiler (değillerdi)"

Bir güzelin hayranıydım. >>hayranı i-di-m
Dün daha heyecanlıydın. >>heyecanlı i-di-n
Merhametli biriydi. >>biri i-di

3. -miş'li (duyulan,anlatılan) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinmeyen (öğrenilen) geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmişteki durumunun başkasından duyulduğunu anlatır.

"küçük imişim, küçük imişsin, küçük imiş, küçük imişiz, küçük imişsiniz, küçük imişler"

"küçük değilmişim, küçük değilmişsin, küçük değilmiş, küçük değilmişiiz küçük değilmişsiniz küçük değilmişler (değillermiş)"

Suçlanan ben-miş-im. < ben imişim
Meğer sen ne çalışkan-mış-sın. < çalışkan imişsin
Adam yirmi yıldır evine hasret-miş. < hasret imiş

Dikkat!
Ben iyi bir oku-r-um. (Ek-fiilin geniş zamanı )
Hep iyi kitaplar oku-r-um. (Şahıs eki )
Benim oku-r-um anlayışlıdır. (İlgi eki ve iyelik eki)