8 Mayıs 2010 Cumartesi

NOKTALAMA İŞARETLERİ

Yazıda karışıklıkların önüne geçmek, yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, cümlenin yapısını ve duraklama yerlerini belirlemek, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek için kullanılan işaretlere noktalama işaretleri denir.

Noktalama işaretlerinden nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru, ünlem, tırnak işaretleri, ayraç ve kesme ait oldukları kelimelere bitişik olarak yazılır ve kesme dışındaki işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara verilir.
Noktalama İşaretlerinin Tarihi
İnsanlar duygu ve düşüncelerini ifade edebilmek, aktarabilmek ve okuduğunu karşısındakine anlatabilmek için işaret sistemlerinden oluşan harfleri ve bu harfleri düzenleyen kurallar bütününü bilmek zorundadırlar. Noktalama işaretleri, duygu ve düşüncelerimizi daha açık bir şekilde dile getirmeye, cümlenin yapısını ve duraklama notalarını belirlemeye, okuma ve anlamayı kolaylaştırmaya, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmeye yardımcı olur.


Noktalama işaretlerinin tarihi, Bizans dilbilgini Aristophanes ile başlar. Bununla birlikte düzenli olarak kullanımı, XVI. yüzyılda matbaanın icadı ile gerçekleşmiştir. XIX. yüzyılda ise, genelleşerek kesin kurallara bağlanmıştır.

Bizim edebiyatımızda, noktalama işaretleri, ancak Avrupa'yı tanıdıktan sonra, XIX. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamıştır. İlk olarak Şinasi, Şair Evlenmesi (1859) adlı tiyatro oyununun başında iki işaretten söz etmektedir: "Mu'tarıza ( ) içinde bulunan kelâm hâli târif içindir. Şöyle bir hatt-ı ufkî - söz başına delâlet eder. Nokta, sözün nihayetine alâmet olur".

Şemsettin Sami de, Kamus-ı Türkî adlı sözlüğünde iki noktaya (:), noktateyn; virgüle (,), fasıla demektedir.

Önceleri düzyazı metinlerinde kullanılan noktalama işaretlerinin, şiirde kullanılmadığını görüyoruz. Başlangıçta, hem şiir hem düzyazı yazan edebiyatçılarımız, noktalama işaretlerini, düzyazı metinlerinde kullanmışlar, bununla beraber şiir halinde yazdıkları metinlerde noktalama işaretlerini kullanmamışlardır. Sonraları şiirlerde de başarı ile noktalama işaretlerinin kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Recaizâde Mahmut Ekrem, hem Araba Sevdası adlı romanında, hem de Zemzeme, Pejmürde gibi şiir kitaplarında bu işaretlere dikkat etmiş ve yerli yerinde kullanmıştır. Servet-i Fünûn döneminde, Tevfik Fikret'in şiirlerinde, noktalama işaretlerinin dikkatle kullanıldığını görmekteyiz.

Cumhuriyet döneminde, noktalama işaretleri daha çok önemsenmiş sayıları ve türleri arttırılmıştır.

Yazıdaki trafik işaretleri olarak da tanımlayabileceğimiz noktalama işaretleri şunlardır:

1.Nokta ( . )

Nokta İşareti ( . ) ve Kullanıldığı Yerler
Hüküm, yargı bildiren, tamamlanmış cümlelerin sonuna konur:
Türk'üm.
Okul açıldı.

"Artık ana dili büsbütün işitilmez olmuştu. Hasan, köşeye büzüldü; bir şeyler soran olsa da susuyordu, yanakları pençe pençe, al al olarak susuyordu. Portakal bahçelerine dalmış, göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını yutamamış gibi bir sert düğüm, daima susuyordu." (Eskici; Refik Halit Karay)

Bazı kısaltmaların sonuna konur:
Prof., Doç., Dr., İst., s., vb., Cad., Sok., Alm., Ar., Far., Fr., İng.

Nokta kullanılmayan kısaltmalar:

TBMM, TDK, D, B, K, G, KB, GB, KD, GD (sekizi de yön),

m, cm, g, kg, l, C, Fe

Sayılardan sonra sıra belirtmek için "-ncİ" ekinin yerine kullanılır:
50. yıl kutlamaları, Cumhuriyet'in 75. yılı, yılın 365. günü

IV., II. Mehmet, XV. yüzyıl

Üçlü gruplara ayrılan sayılar arasına konur:
12.584.000, 325.355.254


Tarihlerde gün, ay ve yıl rakamlarının arasına konur.
05.02.1972, 119.12.1996, 29.X.1923

Ay adları harfle yazılırsa nokta kullanılmaz:

29 Ekim 1923

Saat bildiren sayılarda saat ile dakika arasına konur:
08.30, 14.40, 23.58, 00.20[3]

Bir yazının maddelerini gösteren rakam ve harflerden sonra konur:
I. II. A. B. 1. 2. a. b. i. ii.

Bibliyografyada her künyenin sonuna konur:
Agâh Sırrı Levent, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara 1960.

Matematikte çarpı işareti yerine konur:4.5=20

2.Virgül ( , )

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur:
Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sı­cak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (Halide Edip Adıvar)


Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller (Faruk Nafiz Çamlıbel)


Zindana atılan mahkûmlar gibi titreşerek, haykırarak geri geri kaçmaya uğraşıyorduk. (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Bir varmış, bir yokmuş.
Umduk, bekledik, düşündük.(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Fakat yol otomobillere yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez. (Falih Rıfkı Atay)

3. Cümlede özel olarak vurgulanması gereken ögelerden sonra konur:
Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. (Mustafa Kemal Atatürk)

4. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan ögeleri belirtmek için konur:
Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi, koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti.(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

5. Cümle içinde ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için konur:
Şimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım.(Mustafa Kemal Atatürk)

6. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur:

Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Ahmet Haşim)

Kopar sonbahar tellerinden
Derinden, derinden, derinden
Biten yazla başlar keder musikisi (Yahya Kemal Beyatlı)

7. Tırnak içinde olmayan aktarma cümlelerinden sonra konur: Datça'ya yarın gideceğim, dedi.
Şehirde ilk önce hükûmet doktoruyla karşılaştım.
- Bugünlerde başımı kaşımaya vakit bulamıyorum, dedi. (Reşat Nuri Güntekin)

8. Konuşma çizgisinden önce konur:
Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey'e,
- Bu anahtar köşkü de açar, dedi. (Ömer Seyfettin)

9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bildiren hayır, yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.
Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkleşiyor. (Yahya Kemal Beyatlı)

10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır. (Halit Ziya Uşaklıgil)

Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi. (Reşat Nuri Güntekin)

11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur:
Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir. (Mustafa Kemal Atatürk)

Sayın Başkan,

Sevgili Kardeşim,

Değerli Arkadaşım,

12. Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için konur:
38,6 (otuz se­kiz tam, onda altı), 25,33 (yirmi beş tam, yüzde otuz üç), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş).

13. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra konur:
Falih Rıfkı Atay, Tuna Kıyıları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1938.

Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur:

Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara, 1958.

UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz:

Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve şafak sökerken Faik'e bol teşekkürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı. (Peyami Safa)

Ben Atatürk'le üç veya iki defa karşılaştım.

(Burhan Felek)

Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül

Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül!

(Yahya Kemal Beyatlı)

UYARI: Metin içinde tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz:

Hem gider hem ağlar.

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli. (Atasözü)

Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir söyleyişe ulaşılmıştır.

Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün bile durmam.

Ne kız verir ne dünürü küstürür.

UYARI: Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül konmaz:

İmlamız, lisanımız düzelince lisanımız da kafamız düzelince düzele­cek, çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil! (Yahya Kemal Beyatlı)

UYARI: Metin içinde -ınca / -ince anlamında zarf-fiil görevinde kulla­nılan mı / mi ekinden sonra virgül konmaz:

Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense. (Orhan Kemal )

Öyle zekiler vardır, konuştular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın. (Attila İlhan)

UYARI: Şart ekinden sonra virgül konmaz:

Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı. (Reşat Nuri Güntekin)

Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete. (Tarık Buğra)

UYARI: Metin içinde zarf-fiil ekleriyle oluşturulmuş kelimelerden sonra virgül konmaz:

Cumaları bahçede buluştukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya çalışıyordu. (Halide Edip Adıvar)

Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde çobanlık, yanaşmalık etmedi. (Yaşar Kemal)

Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail kendisini gördü mü diye kahveye baktı.
(Necati Cumalı)

Ancak yemekte bir karara varıp arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.
(Samim Kocagöz)

Kaynak: Türk Dil Kurumu

3.Noktalı Virgül ( ; )

Aralarında şekil ve anlamca ilişki bulunan, birbirine bağlaçsız bağlanan ve aralarındaki duraklama kısa olan cümlelerin arasına konur:
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür şan kalır. (Bu cümlelerin arasına nokta konabilirdi, ama duraklama kısa olduğu için noktalı virgül konmuş.)

Gitmemiz gerekiyor; bekleyenler var. (çünkü)

Okumuş bir kadın değil, ama anlayışlı; çok genç değil, ama güzel... (bununla birlikte)

Karşısında, bir şezlonga uzanmış esmer, güzel bir kız, siyah maroken kaplı bir kitap okuyor; pencereden, çiçek, kır kokuları; deniz, dalga fısıltıları getiren tatlı bir nisan rüzgârı giriyordu. (Bahar ve Kelebekler; Ömer Seyfettin) (bu esnada; ve)


İki cümleyi birbirine bağlayan "ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, ne var ki, ne yazık ki, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, bununla birlikte" gibi bağlaçlardan önce konur:
Halis bir şiir fena okunabilir; lâkin sahte bir şiir iyi okunamaz. (YKB)

Olanları anladım; ama iş işten geçmişti.

Çok söylüyorum, fakat söz dinlemiyor.

Bir aralık evden savuşmak da aklına geldi; ama, faydasız buldu.

İnsan yalanı bilmeyerek okur; ama, yalan olduğunu bildikten sonra gene okumak ister mi?

*Sıralı cümleler arasına giren bu bağlaçlardan önce nokta, virgül ya da noktalı virgül koyup koymamak yazara göre değişebilen bir üslûp meselesidir.

Virgüllerle ayrılmış tür veya takımları, farkı bölümleri ve örnekleri birbirinden ayırmada kullanılır:
Murat, Yavuz ve Kâzım bir grup; Ahmet, Metin ve Mehmet de bir grup olsunlar.

Erkek çocuklarına Doğan, Tuğrul, Aslan; kız çocuklarına ise İnci, Çiçek, Gönül adlarını verirler.

Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için kullanılır:
kavun, karpuz, kelek; lâhana, pırasa, ıspanak; bisküvi, kraker, çikolata...

Öğeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için bu sıralı cümleler konur.
Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.

Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var ne giden.

İster inan, ister inanma; aynen dediğim gibi oldu.

İş işten geçti; artık gelsen de olur, gelmesen de...


İçerisinde birden fazla virgül kullanılmış cümlelerde öznenin kendinden hemen sonra gelen öğelere karışmamasını sağlamak için kullanılır:
Faruk; Kenan, Hulusi ve Mustafa ile yaşıt sayılır

4.İki noka işareti ( : )

Açıklama yapılacak yerlerde kullanılır:
bestesiz:bestesi olmayan.
sıfat: İsimlerden önce gelerek onların nitelik ve niceliklerini bildiren kelimeler.
Kelimeler genel olarak ikiye ayrılır: İsimler ve fiiller.
Bu işin en sağlam yolu şudur: Bildiğinden şaşmamak.
Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kişi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü.
Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerinden Hayrullah.


Bir cümleden sonra alıntı bir cümle geliyorsa veya bir söz naklediliyorsa iki nokta kullanılır:
Çocuk merakla sordu: "Bana ne getirdin?"
O, başarının sırrını tek kelimeyle açıklar: Azim

Kendisinden sonra örnek verilecek cümlelerin sonuna konur.
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bazıları şunlardır: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem...


Karşılıklı konuşmalarda kimin konuşacağı belirtildikten sonra iki nokta konur:
-Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?
Ziraatçi sayar:

-Yulaf, pancar, nohut, mercimek...


Bilge Kağan: Türklerim işitin!
Üstten gök çökmedikçe
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?

Koro: Göğe erer başımız başınla senin!

Kütüphanecilikte yazar ve eser adı arasına konur:
Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök Kubbemiz


Ses biliminde uzun okunması gereken ünlüden sonra kullanılır:
a:ile, ceva:hir, di:nen, ka:til, i:cat...

Matematikte bölme işareti yerine kullanılır:
45:3=15

İki noktadan sonra bağımsız bir cümle geliyorsa bu cümle büyük harfle başlar; art arda örnekler sıralanıyorsa ilk örnek küçük harfle başlar:

Tam kapıdan çıkmak üzereyken sordu: Akşam erken gelecek misin?
İnceleyeceğiniz kelimeler şunlar: gelmek, nakletmek, gidedurmak.
İnsan üç şeye benzer: ağaca, suya ve rüzgâra

*İki nokta kullanılmış cümleler bazen aynı kelimeler kullanılarak ama iki nokta kullanılmadan da kurulabilir: Çocuk merakla sordu: "Bana ne getirdin?" >Çocuk merakla, bana ne getirdin, diye sordu vb.

•Genel Ağ adreslerinde kullanılır:

http://dilhazinem.blogspot.com/

5.Üç Nokta İşareti ( ... )

Art arda örneklerin sıralandığı cümlelerde benzer örneklerin sürdürülebileceğini ifade etmek için cümle sonunda kullanılır. Bu amaçla cümle sonunda kullanılabileceği gibi cümle içinde de kullanılabilir:
Fiillerin bazıları isimlerden türemiştir: başlamak, suçlamak, incelmek, çoğalmak...

Güneşli fırtınalar, renk renk çiçekler... ve başka insanlarla birlikte yeni bir hayata hazırlanıyordu.

Bitmemiş veya bitirilmemiş cümlelerin sonun konur. Bazılarında okuyucunun cümleyi zihninde tamamlaması beklenir:
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
Onu bir defacık görebilmek için nelere katlanmazdım ki...
Kar, yılın ilk karı... Belliydi yağacağı. Kaç gündür neydi o soğuklar öyle!
El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa....
Trenin pencerelerinde gülümseyen kadınlar, el sallayan çocuklar... Keskin bir tren düdüğü... Trenin birdenbire salıverdiği yoğun bir buhar... her şey bir su katmanının altında yok oluverdi birden. Sonra genzi yakan o bildik kömür kokusu...

Söylenmek, belirtilmek istenmeyen ve kaba sayılan, söylenmesi ahlâken çirkin görülen kelimelerin yerine konur:
Olaya ... Bey'in oğlunun da adı karışmış.
Haberi ...'dan dinledim.
Toplantıya gelenler arasında ... var mıydı?
Kılavuzu karga olanın burnu b....tan çıkmaz.
Yerden topladığı ...ları onun arkasından fırlattı.
... adam, yine her yeri dağıtmış.
B....., 7 Nisan (burada yer adı gizlenmiş)

Herhangi bir metinden alınan cümlenin öncesi ve sonrası olduğunu, aralarda da alınmayan kısımlar olduğunu belirtmek için kullanılır:
"...Annelerinin esvaplarını kızlar giyer, büyükannelerinin mücevherlerini torunlar takardı. Sırmalı çedik pabuçlar, kırmızı feraceler... Ah hele kırmızı feraceler... Baharın yeşil çimenleri üzerinde, seyir yerlerinde kadınlar tıpkı birer gelincik çiçeği gibi parlarlardı..." (Bahar ve Kelebekler; Ömer Seyfettin)

*Bu görevdeki üç nokta yay ayraç içerisinde de konabilir.

Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar
:

- Koca Ali... Koca Ali, be' (Diyet)

Karşılıklı konuşmalarda yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:
-Yabancı yok!
-Kimsin!
-Ali...
-Hangi Ali?
-...

-Sen misin, Ali usta?
-Benim.
-Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
-Hiç...
-Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa?
-!... (Diyet)